Nisan ayıyla birlikte yeni bir turizm sezonuna girdik. Antalyalı turizmciler olarak yine yollara düştük.
Yollara düştük dediysek Antalya’nın yolları öyle rahat ulaşılabilir, geniş, ferah yollar değil.
Şehirde hatırı sayılır yatak kapasitesi var. Yeni ve modern döşenmiş tesisleri ve misafirperver hizmet anlayışıyla dünyaya örnek olan bir şehiriz.
Birçok ülkede faaliyet göstererek uluslararası rekabete giren tur operatörlerimiz ve seyahat acentalarımız var.
Havayolu ulaşımı konusunda çok şanslı bir şehiriz.
Ama aynı şeyi kara, deniz ve demiryolu konusunda söylemek mümkün değil.
*
Geçen yıl yaklaşık 17 milyon turist ağırlayarak istikrarlı bir şekilde büyüyen Antalya turizminde bu eksiklikler göze batıyor.
Sektörü etkileyen herhangi bir kriz olmazsa Antalya turizmi her yıl ortalama yüzde 7 ila 10 arasında büyüyecek.
Büyüme hızı böyle seyrederse beş yıla kadar Antalya’ya gelen turist sayısı 25 milyona ulaşacak.
Şehrin turistik kapasitesi artarken ortaya çıkacak istihdam ihtiyacı ve diğer etkenlerle birlikte nüfus 4-5 milyonu bulacak, belki üzerine çıkacak.
Hala hazırda ulaşım ve altyapıdaki eksiklikler, şehre gelen turisti de halkı da çileden çıkarırken beş yıl sonraki turistik kapasiteyi nasıl karşılayacaksınız?
Turist sayısı 94 milyona ulaşan İspanya’da aşırı turizmden şikâyet ediliyor.
Eğer gerekli yatırımlar hızlı bir şekilde tamamlanmazsa yakın gelecekte Antalya halkı da tıpkı Madridliler ve Barselonalılar gibi ‘turist istemiyoruz’ demeye başlayacak.
*
2024 rakamlarına göre dünyada en çok turist alan şehirler arasında ilk altıda olan Antalya’da turizmciler üzerine düşeni yapıyor.
Ancak şehri imar etmesi gerekenler için aynı şeyi söylemek zor!
Her geçen gün artan ulaşım ve altyapı sorunları Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı konumundaki Antalya’ya hiç yakışmıyor.
Şehre gelen milyonlarca turist Antalya havalimanından itibaren batıda Kemer bölgesine ve doğuda Alanya’ya kadar olan otellere sadece karayolu ile ulaşabiliyor.
Mevcut Antalya-Alanya yolunu her yıl ortalama 40 milyon kişi kullanıyor, haliyle burası çile yoluna dönüşüyor.
Ne karadan ne denizden ne de raylı sistem olarak ne yazık ki hiçbir alternatifi yok.
Avrupa’nın herhangi bir şehrinden Antalya’ya üç saatte ulaşan turist Alanya’daki oteline beş saatte gidemiyor.
Kapasitesinin üzerinde çalışan bu yolda ağırlığı maddi hasarlı olmak üzere yüzlerce kaza yaşanıyor, bunların bir kısmı can kaybıyla sonuçlanıyor.
Yaşanan kayıplarının çoğunluğu şehrimize gelen turistlerden oluşuyor.
*
Görüldüğü üzere yetersiz kalan yollar sadece seyahat konforunu etkilemiyor, yüzlerce yaşamı bu hayattan koparıyor.
Artan turistik kapasiteyle paralel şehrin altyapısı için yeni yatırımlar gerekiyor.
Mevcut sokaklar, otoparklar, elektrik, doğalgaz, su ve kanalizasyon hatları artan yoğunluğu kaldıramıyor.
Kapasitesinin üzerinde çalışan arıtmalardan çıkan foseptik kokularından dolayı turistik beldelerin sokaklarında yürünemiyor.
Merkezi hükümetten yerel yönetimlere aktarılan ödeneklerin artan turist kapasitesi karşısında yetersiz kaldığı bir gerçek.
Fakat mali sorunları giderecek başka kaynaklar mevcut.
Mesela, her yıl, turizm sayesinde doğrudan ve dolaylı alınan ve hazineye aktarılan milyarlarca dolarlık vergiler var.
Bütün bunların yanında şehre gelen turistler için turizmciden alınan konaklama ve TGA vergileri var.
Bu kadar büyük bir kaynağın en azından bir kısmının turistik şehirlerimizin ulaşım ve altyapısı için harcanması gerekmez mi?
*
Turizmde yarattığı potansiyel ve gayrisafi hasılaya katkısı kıyaslandığında Antalya’nın yatırım fakiri bir şehir olduğunu söyleyebiliriz.
Şehrin hak ettiği yatırımları alamamasının sebeplerinden biri seçilmiş siyasetçilerse diğerleri de şehrin ileri gelenleri ile sivil toplum kuruluşlarıdır.
Mecliste temsil eden 17 milletvekilinden birkaçı hariç sorunlarla ilgilenen yok.
Şehrin ileri gelenleri de STK’ları da dut yemiş bülbüller gibi.
Ekonominin tamamı neredeyse turizm üzerinden yürüyen bu şehirde turizmin gelişimini engelleyen sorunlara kayıtsız kalınıyor.
Sayın Cumhurbaşkanının da ilan ettiği üzere Türkiye’nin en stratejik sektörü olan turizm siyaset üstü olmalıdır.
Ne yazık ki Antalya’da işler öyle yürümüyor!
Buradaki siyasi parti temsilcileri el ele verip şehrin ihtiyaçlarını gidermek yerine birbirine laf yetiştirmeye odaklanıyor.
Hem turizm yatırımcısı hem de turizmden sorumlu bir bakan olarak Mehmet Ersoy da aynı.
Anlaşılan o ki, Sayın Bakan turizme değil de sadece kendine bakan gibi duruyor.
Şirketleri için tatlı teşvikler, ballı krediler çıkarmaktan Antalya turizminin sorunlarını el atacak zamanı bulamıyor.
*
Öyle şehirler var ki, iktidarı, muhalefeti ve STK temsilcileri, birlikte hareket ederek şehirlerinin ihtiyaçlarını gidermek için ilgili kurumların kapısında yatarak işini görüyor.
Mesela, birçok şehre reva görülen metro, hafif raylı, hızlı tren gibi projeler Antalya’ya ve ilçelerine reva görülmüyor.
Üstelik bu şehre gelen turistlerin neredeyse tamamı yaşadıkları yerlerde raylı sisteme alışık bir hayat sürerken Antalya’da karayolu ulaşımına mahkûm ediliyor.
Böyle bir dayatma Antalya’nın geleceği için ciddi bir sorundur.
Daha büyük sorun ise;
Antalya’nın ihtiyaçları söz konusu olduğunda ne yerel yönetimlerin ne de iktidar partisi temsilcilerinin ortalıkta görünmemesidir.
Antalyalılar onlar için ‘kayıp ilanı’ verecek kadar her şeyin farkında!