Son yıllardaki yağış azlığı ve bu yıla yansıyan susuzluk acil tedbirlere neden oluyor. Su probleminin adım adım geldiğini söyledik, fark edilmesine katkı koymaya çalıştık.

Ancak kati ve kesin tedbirlere bu yıl karşılaşmaya başladık. En azından Antalya’da ben böyle hissetmeye başladım. Fark edememe benim suçum olsun.

Su tasarrufu ve yağmur suyu hasadıyla ilgili bir yazımdan sonra Bakanımız Bekir Pakdemirli talimatıyla tarafımdan düşüncelerimi iletmem istenmişti. Yani yazılanların boşa gitmemesi beni sevindirmişti.

Aslında yetkililer üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Ancak bazı dönemlerde yine bazı yetkililerin ya da gücü fazlaca olanların kuralları ötelediğini söyleyebiliriz. Örneğin izinsiz sondajlar. Ben köylere giden birisiyim…

Suyla ilgili alınan tedbirlere bakınca “Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi” demeden edemiyorum.

Antalya Havza Su Kurulu’nun 10 Ekim tarihli toplantı sonuçları yeniden paylaşıldı. Bu kararlara göre önlem alınması isteniyor. Alınan kararlar yerinde ve mutlaka da önlem alınmalı.

Kurul kararlarından birisinde Elmalı ve Korkuteli gibi tarımsal faaliyetin yoğun yapıldığı ve su ihtiyacının fazla olduğu yerlerde sulama sistemlerinin özelliklerinin tespiti, iyileştirme çalışmaları ve çiftçi eğitimi konusunda çalışmalar yapılması isteniyor.

Ben de sormadan edemiyorum. Örneğin Elmalı’da sera varlığı resmi rakamlara göre 19 bin dekarı aşmış durumda. Rakam bu kadar yükselirken, su ihtiyacının sondajlarla sağlandığı ve bunun bir sorun olabileceği düşünülmedi mi?

Ve bu yıl seracılık faaliyetleri hızla devam ediyor. Su sorunu kesinlikle ortaya çıkacak. Geçtiğimiz yıl yaşanmıştı.

Bu sadece Elmalı örneği. Ya diğer seracılık bölgeleri? Yeni bahçe tesisi bölgeleri? Teşviklerle alternatif meyvecilik tesisleri? Bunlar için bir sondaj da yetmiyor. Tarım Bakanlığı ilçe teşkilatları hepsini biliyor olmalı.

Sera kurulumlarının kontrol altına alınmasıyla ilgili de karar var. Yine geç kalınmış bir önlem diyebilirim.

Hatta daha da ötesi şimdi Akdeniz Bölgesi için alınan bu önlemlerin jeotermal bölgelerinde önümüzdeki yıllarda konuşulacağını şimdiden söyleyebilirim.

Jeotermal enerji bölgelerinde büyük sera alanlarının kurulması teşvikleri hızla devam ediyor. Her yıl şu kadar yeni sera yapmalıyız toplantıları yapılıyor. Bir önceki yazımda da dile getirmeye çalıştım.

Bana göre eski sera alanlarının iyileştirilmesi daha elzem. Yoksa çiftçiyi köyde tutamayacağız. Köyler boşalmaya devam edecek. Bunun sosyal yönlerini de hesaba katmalıyız.

Seracılık kazançlı bir faaliyet alanı. Ama su daha kıymetli.

Seracılık, stratejik ürünlere tedbir konulması amacıyla da kontrol altına alınmalı.

Çiftçilere sertifikalı sulama eğitimi de öneriliyor. Aman ha, bol bol sertifika dağıtma yerine kırsal kesimdeki mühendislerimizi eğitelim. Sertifika dağıtım resimlerinin çokluğu işi başardığımızı tam olarak yansıtmaz.

Sulama suyu ve şehir içindeki içme sularının korunması için alınan tedbirleri sonuna kadar destekliyorum. Yazdıklarım ve paylaştıklarımda da samimiyim. Bunu daha önce defalarca da yaptım.

Eleştiriyorum diye yetkililerimiz bana kızmasınlar. Sadece dikkat çekmeye çalışıyorum. Ben de her şeyin iyi ve düzgün olmasını istiyorum.

Yaptık ve yapıldı ifadelerinin denetlenmesi gerektiğini tekrar ifade etmek istiyorum. Örneğin kamu binalarında lavabo ve tuvaletlerdeki su kaçaklarını, bozuk yerleri, patlakları denetlemeliyiz. Tuvaletlerde takılıp kalan butonlardan çok su israfı olabiliyor.

Sokak aralarındaki su patlaklarından birkaç gün boyunca sular boşa akıyor.

Velhasıl, önlemleri destekliyorum. Ancak gelecek yıllardaki önlem konularında da geç kalmadan önlem alalım.