Geçtiğimiz günlerde TRT AVAZ’da “Kırgızistan'ın tarım sektörüne Türkiye’den can suyu” başlıklı bir haber okudum. Haberin konusu Kırgızistan’da damlama ve yağmurlama sulama sistemlerinin üretileceği fabrika.  

Fabrikayı Akplas Plastik San. ve Tic. A.Ş. kuracak. Konuyla doğrudan Kırgızistan Hükümeti ilgileniyor. İmza törenine Kırgızistan Bakanlar Kurulu Başkanı Akılbek Caparov da katılıyor. Tarım Bakanı Bakıt Torobayev, damla sulama sisteminin ülkenin tüm bölgelerinde uygulanacağını, proje başarıyla uygulandığı takdirde ulusal statüye sahip olacağını söylüyor.  

Fabrika 10 hektarlık alan üzerine 10 milyon dolarlık yatırımla yapılacak ve 8 ay içerisinde faaliyetine başlayacakmış. 

Yapılan açıklamalara göre su zengini bir ülke olan Kırgızistan’ın %90’ını tarımda kullanılan su varlıklarında 50 yıl içerisinde ciddi azalmanın olacağından bahsediliyor. Ayrıca sulama konusunda eğitimler verilerek bilinçlenmenin sağlanacağı vurgulanıyor.  

Haberi okuyunca Türk tarımı adına sevindim. Ülkemizden bir firma yurt dışına fabrika kuruyor. Hem de gönül coğrafyamıza ait ülkelerden birisinde yapıyor.  

Fabrika dolayısıyla Kırgızistan için istihdam sağlanacak, tarım sektörü canlanacak, ülkemizden mühendisler ve çalışanlar için iş imkanı sunulacak. Ve ülkemize maddi katkıları olacak. Belki de hepsinden önemli konu Türkiye Yüzyılı için katkı sağlayacak olması.  

Kırgızistan’a iki kez gitme imkanı buldum. Türk tarihinde okuduğum ve öğrendiğim bölgeleri ziyaret edebilmek için küçük geziler yaptık. Bu sırada tarımsal üretim yapılan bölgeleri de ziyaret ettik.  

Bazı üretim alanlarında modern yatırımlar ve üretim teknikleri varken, bazı yerlerde ülkemizin 30 sene önceki koşulları hakimdi. Buraların gelişebilmesi için bilgi ve teknik imkan akışının sağlanması gerekiyor.  

Firmalarımızın Türk Cumhuriyetlerinde yatırımları ve faaliyetleri elbette ki daha önceden vardı. Hızla da artıyor. Bazı girişimcilerimiz Türkiye’den götürdükleri ya da başka ülkelerden temin ettikleri ürünleri satıyorlar.  

Ülkemizdengötürülen ürünlerin fiyatları komşuları Çin’in ürünlerine göre pahalı kalıyor. Bu durumda tarımsal girdilerin oralarda üretilmesi gerekiyor. Aksi durumda yakın başka ülkelerden ithal etmek durumunda kalıyorlar. Bu durumda yerinde yatırım önemli. 

Daha önce bazı tarım ürünlerinin ithalatının Türk Cumhuriyetlerinden yapılmasının önemine değinmiştim. Kurbanlıkların ithalini örnek de vermiştim. Karşılıklı ticaret hacmi diğer duygusal gelişmelerin önünü de açabilir.  

Fakir kalan Kırgızistan göç vermektedir. Göç ile boşalan fakir topraklara Çin’in hızla yayılması daha kolay olacaktır. Bu da ülke stratejimiz açısında olumsuz bir durum.  

Kafkasya’da, Orta Asya’da Türk yatırımcıların bulunması ülke menfaatimize olacaktır. Sayıları hızla arttırılmalıdır. Tohumculuktan fide sektörüne, ilaç sektöründen gübre sektörüne, hayvancılığa varana kadar bakir alanlar bizler tarafından doldurulmalıdır.  

Ancak Türkiye Dış İşleri Bakanlığı başta olmak üzere, Tarım Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı ve konularına göre diğer ilgili kurumlarımızın dikkatli olmaları gerekiyor. Sadece dikkatli olmaları yeterli olmayıp aynı zamanda sorunların tespiti ve çözümü aşamasında hızlı şekilde hareket etmelidir.  

Çünkü Türkiye’den giden kişi, kurum, firma, ürün ya da her neyse suistimale açık olmamalıdır. Ortak hareket edebileceğimiz gönül coğrafyalarımızla aramızda sorunların oluşmasına ya da kırılganlıkların oluşmasının önüne geçilebilmelidir.  

Türkiye’mizin güçlü bir tarım sektörüne sahip olması geleceğimiz açısından güven verecektir.