Küçük üretim alanlarına önlem alınmalıdır
Prof. Dr. Halil Demir
Küçük üretim alanları, tarım sektörünün önemli problemlerinden birisi olmaya devam ediyor. Bu sorun için arazi parçalılığı veya küçük tarım işletmeleri ifadeleri de kullanılıyor. Tarımın hangi iş kolunda olursa olsun bu sorun mevcut. Artmaya da devam ediyor.
Tarla bitkileri üretimi için kullanılan alanlar büyük gözükse de gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda küçük olduğunu görüyoruz. Ülkemizde 10 dekar ve üzeri alanda buğday üreten de var, 3-5 dekar alanda üreten de var. Bu örnekleri arttırabiliriz.
Meyvecilik sektöründe de durum aynı. Üretim bölgelerindeki meyveciliğe baktığımızda hala 3-5 dekar alanda şeftali, kayısı vb. üretenler var.
Entansif tarımın en fazla uygulandığı seracılık sektöründe de durum farklı değil. Özellikle firmalaşamayan üreticiler arasında hala 3 dekar sera büyüklüğü ortalaması çoğunlukta diyebiliriz.
Seracılık yapılan bölgelerde, üretim dönemi sonrasında, 10-15 yıl önce 3 dekar alandan zaruri ihtiyaçlar haricinde bir miktar kazanç sağlanabiliyordu. Ancak günümüzde bunun mümkün olamadığını söylemek zorundayız.
Küçük üretim alanlarından elde edilen kazancı etkileyen en önemli faktör maliyetler. Üretim girdileri oldukça artmış durumda. Maalesef ürünlerin satış fiyatları ise girdiler kadar artmıyor. Bu da sektörü dar boğaza sokmaktadır.
Dolayısıyla tarım alanlarının parçalanmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Özellikle miras yoluyla parçalanma, en önemli sebeplerden birisi. İnsanlarımız “birlikten kuvvet doğar” demek yerine “az olsun benim olsun” düşüncesiyle hareket ediyorlar.
Arazilerin parçalanmaması için hukuki düzenlemelerin yapılması gerekli. Ancak asıl yapılması gereken, hem kişisel hem de ülkemiz açısından büyük alanlarda üretim yapmanın avantajlarını gösterebilmek. Bunun teşvik edilmesi gerekiyor.
Küçük alanlarda üretim planlaması ile büyük hayaller maalesef kurulamıyor. Kurulan hayallerde çoğunlukla hüsran ile bitiyor. Yaşadığımız çevrede bununla ilgili onlarca örneğini görebiliyoruz. Kişiler sadece kendilerini ve ailelerini değil, temas ettikleri herkesi, kurum ve kuruluşu olumsuz etkiliyorlar.
Eğer büyük alanlar yerine küçüklerde üretime devam edersek:
-Tohum, fide, fidan, gübre, ilaç vb. girdilere daha fazla ödeme yapacağız, daha az kazanacağız.
-Elde edilen ürünlerin satışında zorluklar yaşamaya devam edeceğiz.
-Ürünlerimizi satarken daha fazla komisyon ödeyeceğiz.
-Girdi temini ve ürün satışlarında daha az muhatap alınacağız.
-Üretime devam etmek istediğimizden kendi koşullarımızı kendimiz sağlayacağız. Yayla bölgelerinde olduğu gibi üretim alanı büyüklüğüne bakmadan herkes sondaj kazdırmaya devam edecek. Kurak koşulların gelmesiyle birlikte, bunun zararını Türkiye olarak göreceğiz.
-Herkes traktör vb. araç-gereçleri kendileri için almaya devam edecekler.Bu da masrafları artıracaktır.
Küçük üretim alanlarının dezavantajı sadece üreticilere değildir. Bu durumun Türkiye açısından hem ekonomik, hem de sosyal yönlerinden düşünülmesi gerekmektedir. Geliri yetmeyenler üretimden çekiliyorlar. Üretilmeyen toprak parçası kalmasın derken arttırıyoruz.
Peki, ne mi yapmalıyız?
-Mevcut olan üretici birlikleriyle ilgili Yönetmelikte acil düzenlemeye gitmeliyiz. Düzenlemeleri çiftçi koşullarından elde edilen bilgilere göre yapmalıyız.
-Küçük üretim alanlarının büyütülmesi, eski tesislerinin modernleştirilmesi konusunda yaygın teşvikler sağlanmalıdır.
-Bu teşvikler sağlanırken illaki tapu kayıtları üzerinde büyüklük aranmamalıdır. Farklı alanlarda üretim yapanların ortak hareket edebilmeleri desteklenmelidir. Yani topraklarımızı birleştiremiyorsak, düşüncelerimizi birleştirebilmeliyiz.
-Sektörü şekillendiren bazı hukuki düzenlemelerin uygulaması yok hükmündedir. Kağıt üzerindedir. Bunların, üretici dahil tarımsal faaliyet içerisinde olanlara ek maliyetleri var. Birçok örneğini denetlersek görürüz.
Meyvecilik ve seracılık sektörlerinde olduğu gibi üretim alanlarında büyüme yok mu? Elbette var. Büyük yatırımlar ile üretime katılanlar, alanlarını büyütenler de var. Ama oran önemli.
Tarımın gerçek emekçileri üretimden çekilirken, tarım dışı aktörler üretime girmeye çalışıyorlar. Yeterli kazancı olmayan insanlarımız köyleri, kasabaları boşaltıyorlar. Bu göçün sosyal yönleri ve büyük şehirlere etkisi bir politika çerçevesinde ayrıca düşünülmelidir.
Gelecekte ortaya çıkacak sorunlara karşı küçük üretim alanlarına önlem alınmalıdır.
Yorumlar