Diyanet İşleri Başkanlığı denen kuruma oldum olası ısınamadım. Aslında kurum değil, kurumu yönetenlerin aymazlığıdır beni rahatsız eden. Ne demek istediğimi anlatabilmek için birkaç örnek vereceğim ama önce Diyanet İşleri Başkanlığı, ne iş yapar, görev ve yetkileri nelerdir, buna bir göz atalım.

Malum olduğu üzere, Diyanet İşleri, din işlerini yürütme kurulu olarak Cumhuriyetin ilanından sonra kurulmuş bir kurum. Resmi bir kurum olarak din işlerini yürütmekle mükellef olan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik kapsamında devlete sadece bilgilendirme sunar ve görüş bildirir. Kurum bu bağlamda; dini sorunların çözümünde görev alır, dini soruları cevaplandırır, halkın aydınlatılmasını, halkın dini ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlar. Din kurumlarını yönetir ve yönlendirir. Eğitimde içerik hazırlar ve geliştirir. Din merkezlerine memurlar atar. Dini günlerin ve namaz saatlerinin duyurulmasını sağlar. Ramazan etkinliklerinin ve kurban etkinliklerinin yapılmasında görev alır. Cami ve kursların açılışlarına izin verir ve destekler. Ulusal, yerel ve uluslararası dini yayınların yapımında izin verir ve destekler. Cuma namazlarında hutbelerin içeriklerini düzenler. Din görevlilerin istihdam edilmesini ve memuriyetlerini düzenler. Hac ve umre organizasyonları yapar. Basın–yayın işlerini yürütür. İnsani yardım amacıyla organizasyonlar yapar. Eğitim, sağlık, güvenlik, barınma ihtiyaçlarını karşılar. Yani özetleyecek olursak, Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkemizde din adına söz söyleyecek resmi kurumların başında gelir. Bu nedenle de yayınlarına ve beyanlarına itibar edilir.

Diyanet’in misyonu özetle böyle. Şimdi gelelim günümüzde yaptıklarına…

Çok örnek var da, ben birkaçından bahsedeyim. Hatırlayacaksınız geçtiğimiz yıl Diyanet İşleri Başkanlığı, web sitesinden nikah tanımı yapılırken, buluğ çağına girmiş çocukların evlenebileceğine fetva verilmiş, buluğ yaşının alt sınırı kızlarda 9, erkeklerde ise 12 olarak belirtilmişti. Kızların 9 yaşında gebe kalabileceği, erkeklerin de 12 yaşına girdiklerinde baba olabilecekleri ifade edilmişti. Hayatın gerçeklerinden uzak bu absürt fetva kamuoyunda günlerce tartışılmıştı. Öte yandan, birçok bakanlıktan daha fazla bütçeye sahip olan kurumun ‘gelirlerini artırmak için’ fazla parasını bankaya faize yatırdığını Sayıştay raporlarından öğrendiğimizde de dumura uğramıştık. Sabah akşam topluma ‘faiz haram’ diye fetva veren kurumun ‘cevval yöneticiler’ vasıtasıyla faize bulaştırılmasını ibretle izlemiştik…

Topluma ‘kanaatkar’ olmaları önerirlerken, Diyanet İşleri Başkanı’na 1 milyon liralık makam aracı alındığını okuduğumuzda da şaşkına dönmüştük. Camilerin birer ticarethane gibi işletilmesi, imamların her Cuma namazında cemaatten para istemeye zorlanması/alıştırılması gibi garabetler zaten bu kuruma olan inancımızı/güvenimizi ziyadesiyle zedelemişti…

Şimdi aynı Diyanet’ten tartışılacak bir açıklama daha geldi. Sigara haram… Kim diyor?

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş.  Erbaş, “Sigaranın pek çok ilim adamı ve alim tarafından haram olduğu söyleniyor. Şahsen benim de kanaatim bu yöndedir” dedi. “Bizim bu noktada çok dikkatli olmamız, hassas davranmamız gerekiyor. Din görevliliği gibi mukaddes bir vazifede imamlarımızın, bütün görevlilerimizin bu tür alışkanlıklardan uzak durmaları gerekiyor” dedi. “Bu yıl hac ve umre organizasyonlarında sigara kullanmayan din görevlilerini tercih edeceğiz, sonraki yıllarda sigara kullanan sınava dahi giremeyecek. Belki daha sonraki aşamalarda din görevliliği sınavlarında, sigara kullanan tercih edilmeyecek” dedi. Sigarayla mücadele noktasında önemli bir çıkış gibi görülebilir. Buna lafımız yok. Ancak şimdi sormazlar mı adama, madem sigara haramdı, madem siz de haram olduğunu savunan din alimleriyle aynı görüşteydiniz şimdiye kadar neyi bekliyordunuz? Müslümanları niye şimdiye kadar uyarmadınız da günah işlemelerine seyirci kaldınız? Biz Müslümanlar senelerdir günahkar imamların arkasında mı namaz kılıyoruz? Bize ibadetlerimizde önderlik eden insanlar bile bile günah mı işliyorlardı? Bu nasıl bir imandır, bu nasıl bir anlayıştır birileri izah etsin. Kaldı ki, Türkiye dünyada sigara tüketiminin en fazla olduğu yerlerden biri. Son yıllarda yapılan mücadeleyle kısmen azalmış olsa da hala ülke nüfusunun önemli bir bölümü sigara tiryakisi. Yani sizin açıklamanızı doğru sayarsak günahkar…

Allah bilir ya, günahımız zaten ziyadesiyle çoktu, şimdi buna bir de sigara kullanımını eklediniz…

Ne diyeyim bilmem ki…

Eğer dediğiniz gibiyse, yani sigara haramsa bugüne kadar sigara içenlerin tamamının günahı vebali siz ve sizin gibi gerçekleri toplumdan saklayan din adamlarının üzerinedir bilesiniz…