Türkiye, iki gündür İstanbul Küçükçekmece’de yaşanan cinsel taciz olayını konuşuyor. Küçükçekmece Kanarya Mahallesi'nde 5 yaşındaki bir kız çocuğuna yönelik taciz ülke genelinde büyük infial yarattı. Sosyal medyada öfke ve nefret içeren mesajlar yağıyor. İğrenç olayın iğrenç failinin yakalandığı dün yetkili mercilerce açıklandı. Demirören Haber Ajansı (DHA) dün servis ettiği haberinde, İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü ve Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün ortak çalışmasıyla Küçükçekmece'de yakalanan zanlının 18 yaşındaki Pakistan uyruklu M.V. olduğunu duyurdu.

Hani sözün bittiği yer denilir ya, işte tam da o noktadayız. 5 yaşındaki bir yavrucak bir cinsel meta olarak görülebiliyorsa gerçekten de sözün bittiği yer burası…

Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nin ‘2016 Çocuk İstismarı Raporu’ içimizi ürperten ve kaygılandıran gerçekleri ortaya seriyor. Çocuk istismarı vakaları 10 yılda 300 bini geçmiş. Son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 oranında artmış…

Raporda ‘pedofili’, ‘ensest’, ‘çocuk yaşta evlilik’, ‘kurum içi cinsel istismar’ başlıkları altındaki incelemeler, çocuklara yönelik taciz ve istismarlardaki artışın hangi seviyede olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Verilere göre, Dünyada son 4 yılda çocuklara yönelik taciz veya şiddet uygulamaları yüzde 90 artmış durumda. Tecavüzcülerin tahminen yüzde 5’i ortaya çıkarken yüzde 95’i gizli kalıyor. Ensest (aile içi) ilişkilerin ise binde biri ancak ortaya çıkıyor. Türkiye adliyelerinde görülen her 4 tecavüz davasından biri çocuklarla ilgili. Adalet Bakanlığı’nın 2014 verilerine göre, her ay Adli Tıp Kurumu’na 650 çocuk cinsel istismarı vakası gönderiliyor. Açılan toplam dava sayısı 40 bin 266, karar verilen dava sayısı 24 bin 825, bunlardan çıkan mahkumiyet kararı ise 13 bin 968.

Konunun önemli bir başka yönü ise ülkemizde istismar suçlarına karşı ilginç bir ‘hoşgörü’ ve ‘yumuşatma’ yaklaşımı olması… Rapora göre, kız çocukları akrabaları tarafından cinsel tacize maruz kalıyor. İstismarcıların yüzde 9’u çocukla aynı evde yaşıyor. Çocuk yaşta evlilik olayı da yine istismarın bir başka şekli. UNICEF’in 2014 verilerine göre dünyada 700 milyondan fazla kız çocuğu 18 yaşından önce evlendirilmiş. Bu sayının da 3’te 1’i, yani yaklaşık olarak 250 milyonu ise 15 yaşından önce evlendirilmiş. Bu rakamlar/oranlar her geçen yıl biraz daha artıyor.  Anadolu’da bugün bile, “Canım kız çocuğu okuyup da ne olacak, evlendirelim gitsin” anlayışının yaygın olduğunu unutmayalım.

Bu veriler insanlığın geldiği noktayı, meselenin vehametini net bir şekilde gösteriyor…

Toplum olarak çocuk haklarını yok sayma, özgür ve eşit olmayan ilişkiler, şiddet, saygısızlık ve insani sevgiden yoksunluk gibi çok önemli aşınmalar yaşıyoruz. Dünyada ve ülkemizde çocuk istismarı, cinsel taciz ve şiddet, çocuk yaşta evlilik olaylarındaki bu artış, insanlık değerlerini ayaklar altına alan anlayış ve kültürlerin ne kadar etkin olduğunun da bir göstergesi aynı zamanda…

Çocuklar insanlık dışı istismar ve şiddet içeren davranışlarla hemen her yerde karşılaşabiliyor. Hastanelerde, okullarda, sokakta, toplu ulaşım araçlarında, işyerlerinde, aile içinde, dinsel amaçlı kurumlarda vs… Dolayısıyla mesele, toplumsal bilinç ve eğitim sorunu olmasının ötesinde çok yönlü derinliği bulunan bir insanlık sorunu olarak karşımızda duruyor.

Çünkü ortada bir insani çürüme sözkonusu…

Hep söylüyoruz/yazıyoruz; Toplumsal bir dejenerasyon yaşıyoruz. Sorunu çözebilmenin öncelikli yolu, özeleştiri yapmak ve bu insani çürümüşlüğü kabul etmekten geçiyor. Yani önce kendimize bakacağız. Kendi kapımızın önünü süpürecek, önce kendimizi düzelteceğiz. Bizi biz yapan insani, ahlaki değerlerimizi yeniden ihdas etmeliyiz. Çocuk istismarı ve cinsel şiddetin nedenlerini sorgularken, sorunun psikolojik, sosyolojik, kültürel, geleneksel yönleriyle ele almak, çocuğa ve cinselliğe bakış açıları, cinsel eğitim ve bilinçlenme gibi detaylarla, sorunu bir bütün halinde değerlendirmek zorundayız. Aksi halde ‘sözün bittiği yerdeyiz’ infialini sürekli yaşar dururuz…