Biz gurbette yaşayanlar için yaz ayları demek daha önceden yapılmış izin planlamalarının uygulandığı aylar demektir. En geç altı ay önceden tarihler belirlenir ve sonrasında içeriklerle ilgili detaylar aile içinde şekillendirilir.

Bir yılın en önemli ve anlamlı ayı izin ayı olduğuna göre onunla ilgili her şey daha fazla ehemmiyet arz ediyor.

Ulaşım için iki türlü tercih söz konusu bu yolculukta. Ya özel araç ya da uçak. Uçak biletlerinin yaz aylarında kalabalık aileleri ekonomik olarak zorladığı için tercihler özel araç üzerinde yoğunlaşıyor.

Her yaz 1 milyonun üzerinde araç Avrupa’dan Türkiye’ye içinde vatan hasretiyle tutuşan insanlarımızla giriş yapıyor. Havalimanlarındaki sayı da azımsanacak bir rakam değildir..

Ben de bu gurubun arasındayım. Hem ana vatanımızı hem de gurbetteki vatanlarımızı da tanıyorum. Şimdi bu seneki iznimi geçirdiğim Vatanımdan Haziran 2025 günlerindeki gözlemlerimi anlatayım.

Her şeyden önce ben insan ilişkileri, sosyal hayatın akış şekilleri, akraba ve dostluk ilişkileri açısından değerlendireceğim. Yazılarımı takip edenler bilir, günlük siyaset ve politika üzerine yazmıyorum. O yüzden o açının eksik kaldığını düşünmenize gerek yok.

On bir aylık özlemle ve çok saf duygularla yorgun ruhlarımıza bir yıllık enerji almak için geldiğimiz anavatanımızda yeterince rahatlayabildiğimizi gurbetçiler olarak söylememiz mümkün değil. Çünkü her geçen zaman içerisinde her nasıl oluyorsa ülkemiz insanlarında samimiyetin ve güler yüzlülüğün azaldığını görüyoruz.

Herkesin kendi gündemi içerisinde hapsolduğunu ve dışarıdan gelenlere karşı gösterebileceği bir yudum tebessüm ve sıcak nefesinin kalmadığını ya da çok azaldığını söyleyebilirim.

Herkesin gündemi ekonomik olarak nasıl yok olmamakla daha fazlasını nasıl kazanırım arasında gidip gelmektedir.

Kanaat, şükür ve benzeri insana ve topluma huzur veren ilkeler antika pazarına kaldırılmış görülüyor. Bunların yerine hırs ve tamah gibi canavar duyguların hızla yayıldığını görmek hiç de zor değil.

Görgüsüzlük konusu da başka bir hastalıklı davranıştır. Bununda yayılma hızı baş döndürücü. Başkalarının beğenileri üzerine yaşanılan hayatların, el alem baskısına mahkûm olmuşların görgüsüz halleri çok can sıkıcı.

Sosyal hayattaki saygı ve nezaket eksikliği için en doğru cümleyi bulmakta zorlandım. Diplomaların arttığı, dünyalığın çoğaldığı zamanlarda zihinleri fakir olanların hayatı nasıl kirlettikleri çok belli oluyor. Çevreyi kirletme konusunda hala çok çaba sarf eden zihinsel ve medeni gelişimini tamamlayamamış çok insan var.

Bazı tiplerin gurbetçiler hakkında kurdukları olumsuz cümleleri hangi nefsi dürtülerle kurduklarını bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Avrupa’daki hayatın içeriğinden haberleri olmayanların tatil için gidilen ülkedeki para harcama limitlerinin sürekli olduğuna inanmanın adı kıskançlıkla beslenmiş zır bir cehalettir.

Gurbetçi izin bittiğinde on bir aylık iş maratonuna girecek ve güneşin cimrilik yaptığı bir kıtada gönlünü aydınlatacak bahane ve hayallerle yaşamaya başlayacaktır.

Ayrıca Gurbetçilerin de Türkiye’deki yaşam deneyiminden yoksun tecrübesizlikle ahkam keser gibi konuşmasını da doğru bulmuyorum. Her iki tarafında haddini bilmek gibi güzel mi güzel bir ahlak elbisesi giymesi gerekiyor.

Esnafların, ahlaki yapısı özürlü olanlara çok rastladım. Az da olsa temiz dürüst, ahlaklı ve kanaatkâr olanları da gördüm. Yarım litrelik suyu 10, 15, 20, 30, ve 40 TL ye kadar aldım. Hepsinin alış fiyatı 3-4 TL. Ama ahlaklarının ederleri farklı.

Akrabalık ilişkileri çok yara almış. Eskisi gibi bekleyen, özleyen, hasretliğini ifade edenler çok azalmış. Bu ilişkiler gurbette hala çok canlı ve kuvvetli.

Çarşı pazara fiyat, kalite ve temizlik gibi önemli konularda acil ve etkili bir disiplin şart olmuştur. Anlaşılan esnafımız serbest piyasa ekonomisini yanlış anlamış ve yanlış yorumlamaktadır.

Gıda maddelerinin besleyicilik özellikleri de sürekli seviye kaybetmektedir. Ne yediğimizi öğrenmek genelde mümkün değil. Kimyasal madde yoğunluğu besleyiciliği kısıtlarken temizlik ve gıda hijyeni de sağlığı tehdit etmektedir.

Ne oluyor bize Allah aşkına? Nereye doğru gidiyoruz böyle? Haramlarımız bizim emniyet kemerimizdi, Ahlakımız bizim hava yastığımızdı, Dinimiz ve köklü örfümüz hayat rehberimizdi. Ne ara ve neyin karşılığında bu hazine değerindeki koruyucu ilkelerimizi değersizleştirdik?

Maalesef durum budur değerli okurlarım. Aç gözlü ve ahlaksız kitleyi Allah ıslah etsin. Islahı mümkün değilse kendi şerlerinde mahkûm olsunlar.

HER ŞEYE RAĞMEN İYİ OLUP İYİLİK MÜCADELESİ VEREREK ETRAFINDAKİ BÜTÜN AHLAKSIZLARA MEYDAN OKUYAN İYİLERE SELAM OLSUN. VARLIĞINIZ DAİM OLSUN. HUZURUNUZ EKSİLMESİN. KAZANÇLARINIZ BEREKETLİ OLSUN. AİLENİZ DERT GÖRMESİN.ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN.