Normal süresine henüz 1 yılı aşkın bir zaman olmasına rağmen, ‘erken/baskın’ seçim iddia ve ihtimalleri konuşulmaya başlayınca, iktidara yönelik eleştirilerin dozu da aynı paralelde arttı. Artık doğrusuna/yanlışına bakılmaksızın her konu acımasızca eleştiriliyor.

Tek kriter var; İktidarın yapmış olması.

Hasılı, muhalefetteki, ‘İktidar yaptıysa muhakkak yanlıştır’ anlayışı gümbür gümbür devam ediyor…

 

Geneli bir tarafa bırakıp Antalya yerelinden meseleye göz atacak olursak, bu anlayışın Antalya’da hedefe koyduğu isim Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel. Bunun nedeni ise gayet açık. Gerek ilk başkanlığı döneminde, gerekse halen yürüttüğü ikinci başkanlığı sürecinde Antalya’yı adeta bir şantiyeye çeviren, muhalefetin tüm engelleme çabalarına, ‘itibarsızlaştırma’ hamlelerine rağmen turizm kentine eşik atlatan Türel, halkın nezdinde her geçen gün biraz daha büyüyor. Dolayısıyla olur olmaz eleştirilere, ‘itibarsızlaştırma’ gayretlerine artık halk prim vermiyor…

 

AntiTürel’cilerin şu sıralar diline doladığı şey ise Konyaaltı Sahili’nin ihale edilmesi. Malum, sözkonusu ihaleye biri Antalyalı iki firma ortaklaşa girmişti. Başka giren olmayınca da Konyaaltı’ndaki işletmeler 8 yıllığına ve yıllığı 8.5 milyon TL’ye bu ortaklığa verildi. Verildi verilmesine ya öyle bir yaygara kopartıldı ki sanırsınız sahilin işletmesi Türel’in aile şirketine ömür boyu ve  ücretsiz peşkeş çekildi…

 

Vay efendim neymiş, ihaleye tek firma girmiş, ihale şartnamesi ‘adrese teslim’ hazırlanmış, giren firmanın ortakları Türel’in tanıdığı/arkadaşıymış filan, bir sürü tevatür, dedikodu…

Sanki onlarca firma girmek istedi de Türel engelledi…

 

Bu nasıl bir mantıktır ? Öküzün altında buzağı aramak işte tam da bu olsa gerek…

Şartnamede belirtilen özelliklere uyan ülke genelinde çok sayıda firma var. Bunların bir kısmı da Antalya merkezli. Yani ortada öyle iddia edildiği gibi ‘adrese teslim’ bir şartname filan yok. Neticede bu ticari bir iş ve işine gelen ihaleye girer ya da girmez. İhaleyi alan firmanın sahiplerini Türel’in tanıyor olmasına bir anlam yüklemek de son derece abes. Menderes Türel bu kentin çocuğu, bu kentte gazetecilik yaptı, ATSO başkanlığı yaptı, yıllardır aktif siyasetin içinde. Bir çok işadamını, sanayiciyi, turizmciyi, tarımcıyı tanıyor olmasından daha doğal ne olabilir ki ? Demek ki hangi firma kazanırsa kazansın, sahibini tanıyorsa ‘yandaş’ etiketi boynuna asılacaktı…

 

Dolayısıyla bu tür yaklaşımlar aklı selim hiç kimse tarafından kabul görmüyor. Konyaaltı sahili Antalya’nın dünyaca tanınan ve bilinen bir değeri. Bu değeri markalaştırmak bu kenti yönetenlerin elbette ki öncelikli görevlerindendir. Tabi ki, ‘halkın kullanımı’ esastır ama halkın nasıl bir alanı kullanacağı da önemlidir. Modern, çağın gereklerine uygun, hijyen ve güvenliğin en üst seviyede olduğu bir Konyaaltı sahili hepimizin ortak arzusudur. Nitekim sahilde uygulanan proje bir yarışmayla belirlenmiş ve uygulanmıştır. Bu projenin arzu edilen şekilde hayata geçirilmesi için de sözkonusu ihaleyle işin ehilleri aranmıştır. Sahillerin halka kapatılması iddiası ise safsatadan başka bir şey değil.  Her fırsatta, “Konyaaltı halkındır ve öyle kalacaktır” diyen Türel, bu işin en büyük garantörüdür.

 

Eğri oturup doğru konuşalım; Menderes Türel, bugüne kadar gerçekleştirdiği yatırımlarla, uygulamaya koyduğu projelerle bambaşka bir kent kimliği ortaya çıkarmıştır. Bunların yanı sıra tarımdan turizme, sanayiden esnafa, toplu ulaşıma varıncaya kadar kentin her alanıyla ilgili çözümsel uygulamalarla Büyükşehir Belediyesi’nin varlığını her katmana hissettirmiştir.

Yapılan eleştirel saldırıların altında yatan temel unsur da budur…