Bir kentte yaşamanın kendine has kuralları vardır.

Buna sosyolojide ‘kentlilik bilinci’ deniyor. Kentlilik bilinci, kentte yaşayan bireylerin veya örgütsel yapıların kente özgü tutum ve davranış sergilemeleri, birer kentli birey, aktör, paydaş olduklarının bilinciyle buna uygun davranmaları anlamına geliyor. Bu bilincin oluşması ise bireylerin yaşadıkları kent ile kentteki diğer bireyler, kurumlar ve kuruluşlar arasında anlamlı, güçlü ve sürdürülebilir bağlar kurabilmeleri ve kendilerini yaşadıkları kentin bir parçası gibi hissetmeleriyle mümkün…

Ancak sosyal göç veya diğer sosyo-ekonomik değişimler nedeniyle kentlerde farklı sosyal sınıflar arasındaki fiziksel ve sosyal sınırlar giderek belirginleşiyor. Özellikle Antalya gibi çok hızlı ve yüksek seviyede göç alan kentlerde kolektif kent kültürü bir türlü oluşturulamıyor.

Örneği bir hayli çok…

Bugün hala apartmanda, sitede oturma adabını bilmeyenleri görüyoruz. Balkonundan sofra bezi silkeleyen, çamaşırlarını asan, penceresini açıp sokağa tükürmekte veya çöpünü atmakta bir beis görmeyen bir çok insan mevcut.

Aracıyla seyir halindeyken camı açıp küllüğünü cadde ortasına boşaltan, boş sigara paketini iki adım ilerde çöp kutusu olmasına rağmen rastgele fırlatan, tıka basa dolu toplu ulaşım araçlarında telefonuyla bangır bangır dakikalarca sohbet eden…

Bu ve daha çoğaltılabilir birçok örneği hemen her gün çevremizde gözlemliyoruz.

Kentlilik bilincini geliştirebilmeleri için, öncelikle kentsel yaşam kültürünün oluşturulması, bireylerin sosyal ve kültürel anlamda eğitilmeleri gerekiyor.

Kentlilik bilincinin oluşumu için üç temel yaklaşım öngörülüyor.

 

1-      Kentin tarihi ve kültürel değerlerinin farkına varmak,

2-      Kentin fiziksel, kültürel ve sosyal (sürdürülebilir) dönüşümünü gerçekleştirmek,

3-      Kente aidiyet duygusunu hissederek kenti sahiplenip korumak…

 

Kentliler arasında kolektif bellek oluşumu da, kentlilik bilincinin gelişiminde bir diğer önemli faktör. Çünkü kolektif bellek, beraberinde kentlilerin yaşadıkları yere aidiyet hissi ile bağlanmalarını ve orayı sahiplenmelerini de getiriyor. Kentlilik bilinci oluşumunda etkili olan bir diğer unsur da, kentle ilgili verilecek her türlü karara o kentte yaşayanların katılımının sağlanması. Antalya’da yerel yönetimlerin özellikle son zamanlarda birçok büyük proje öncesi referandumlarla halkın görüşlerini alması bu anlamda olumlu bir gelişme olarak görülebilir.

Çünkü kent; kendisini yönetenlerden daha çok, orada yaşayanlarındır. Katılımcı yaklaşım, kentlilerin kentin planlanma, biçimlenme, yönetilme ve denetlenme süreçlerine aktif katılımı sağladığında kentsel yaşam çevresinin daha iyi düzenlenebileceği ilkesine dayanıyor.

Çünkü birey, biçimlenmeye ilişkin kararları etkileyebildiği ve denetleyebildiği bir fiziksel çevrede kendini daha rahat hissediyor. Katılım, bireyin içinde yaşadığı çevreyi benimsemesine, kendisini o yere ait hissetmesine, o fiziksel çevreye karşı sorumluluk duymasına da neden oluyor.

Kentlilik bilinci yüksek bir toplumun oluşumu için kentteki sosyo-kültürel yaşamın zenginleştirilmesi ve bu aktif kentsel yaşama kentteki tüm kesimlerin katılımının sağlanması şart. Böyle bir süreçte önce kent kültürü gelişecek, ardından kentlilik bilincinin oluşumunun yolu açılacaktır.