Esnaf, sanayici, turizmci, çiftçi, işçi, öğrenci, toplumun hemen her kesimi kredilerle, kredi kartlarıyla yaşıyor. Bakın önümüz bayram, gazetelerde, televizyonlarda sayfa sayfa kredi ilanları. Zorunlu ihtiyaçları geçtik, tatilimizi dahi kredilerle yapıyoruz…

Türkiye Bankalar Birliği’nin verilerine göre, sektörde ilk üç ayda krediler yüzde 12 artarken, takipteki kredi oranı da yükseldi. Takipteki kredilerde en yüksek artış ise kredi kartlarında. Her 10 kişiden biri kart borçlarını ödeyemiyor. Yani her olur olmaz durumda krediyi alıyor ama ödeyemiyoruz…

İktidar habire büyüme hızı açıklıyor, ekonomide işlerin basit tabirle iyi gittiğini (darbe girişimi gibi bunalımlı dönemler hariç) söylüyor ama kiminle konuşsan herkes borç batağında. 

Niye, çünkü ÜRETMİYORUZ

Üretmediğimiz gibi olabildiğince ‘LÜKS’ yaşıyoruz…

ATSO Başkanı Davut Çetin’in, “Millet işsizlikten yakınıyor ama sanayide çalıştıracak eleman bulunamıyor” demesi boşa değil. Gençlerimiz ‘bol maaş, rahat iş’ peşinde. Biz neysek çocuklarımız da o. Böyle yetiştiriyoruz. Avrupa’da 18 yaşına giren çocuk ailesi tarafından kapı önüne bırakılıyor. “Sen artık reşitsin, git başının çaresine bak” diyor. Bizde ise çocuğun sorumluluğu ölene kadar anne-babanın üzerinde.  Sünnet ettiririz, evlendirir, iş güç sahibi yaparız ama yetmez. Elimiz hep çocuklarımızın üzerindedir. Kendimize ve tabi çocuklarımıza büyük kötülük yapıyoruz ama farkında değiliz.

Kent ekonomisine yön verenler de bu durumun farkında. Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır, Ağustos ayı enflasyonunu değerlendirirken; “Gün itibarıyla bakıyoruz ki çekirdek enflasyon yüksek seviyelerde. Buna bir de enerji ve gıdayı dahil edersek enflasyonla mücadelede nerelere yönelmemiz gerektiği aslında açık. Üretim maliyeti gerileyen çiftçi toprağını bırakmayacak, üretimini sürdürecektir. İmalat sanayisindeki üreticimizin de finansal yönden desteklenmesi, bu insanların gelecek kaygısı olmadan iş yapabilmelerini sağlayacaktır. Kamunun tarım ve sanayiye omuz vermesi, bu kesimlere nefes aldıracak, verilen destek üretimle sonuçlanacaktır. Enflasyonla mücadelenin reçetesinde öncelikle üretim artışı yer almalı. Maliyetlerin gerilediği bir ortamda, satın alma gücüyle desteklenmiş taleple dengeli bir üretim, enflasyonu alt edecektir” diyor.  

Hükümetin tarıma, turizme, sanayiye finansal destek vermesi elbette gerekli. Nitekim arzi edilen seviyelerde olmasa da bu destekler veriliyor. Ancak verilen desteklerin ‘lüküs hayat’a değil üretime dönüştürülmesi gerekiyor. Sonuçta hazıra dağ dayanmaz. Önce ve mutlaka üreteceğiz, sonra harcayacağız. Üretmeden harcarsak işte böyle gırtlağımıza kadar borç batağına saplanır, debelenir dururuz.

Sağlıcakla kalın..