Geçen yıl güçlü bir sinyal gönderen tarım sektörü, bütün ışıklarını kapatarak karanlıkta hızlıca dibe doğru yol almaya devam ediyor. Neredeyse çakıldı çakılacak.

Tarımın zorlu yolculuğuna hepimiz şahitlik ederken, bizler elimizden geldiğince dillendirmeye çalışırken, bazıları izlemeye devam etti. Hala da devem ediyorlar.

Yetkililer mi? Onların bir kısmı bir şeyler yapmak isterken, bir kısmı kör ve sağır desek acaba haksızlık yapmış olur muyuz?

Çiftçi kazanamıyor, batacaklar, bu böyle sürdürülemez dedik. Ülkemizin zor zamanlarında çiftçilerimizin ürettiklerine maliyete dayalı fiyatlandırma yapılsın bile yazdık. Çiftçilerin üretim maliyetlerinin haricinde, tarladan alınan ürünlerin fiyatlarının üzerine birçok maliyet biniyor dedik. Bu konular yerel basından gazetelere, TV ekranlarına, sosyal medya araçlarına kadar her yerde dillendirildi.

Ne yazık ki, hal bu hal, artık sebze-meyve sektörü başta olmak üzere tarımımız sürdürülemez halde.

Bu durumu Migros CEO’su ve İcra Kurulu Başkanı Özgür Ömer Tort ta şu sözlerle ortaya koydu: “Ürün Antalya’da 5 lira, İstanbul’da 35 lira. Bunun çok basit bir matematiği var. Randımanlı üretim yoksa sıfır maliyetli bir ürünü İstanbul’da satmanın maliyeti 21 lira. Üretici 5 liraya üretmez. Tedarik maliyetini ve ortak üretim maliyetini düşürmemiz şart.”

Türk İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) 26’ncı İş Dünyası Zirvesi’nde konuşan Tort’un söyledikleri tarımın içinde bulunanların söylediklerine çok benzer. Yaklaşan gıda krizine de ışık tutuyor:

“Üretici para kazanamadığı için tarlayı terk ediyor. Maliyetlerin altından kalkamıyor. Bu tempoda gidersek Türkiye’de satacak ürün bulamayabiliriz.”

Yıllardır köyler boşalıyor, üreticinin yaş ortalaması artıyor, deniliyor. Ekilip-dikilmeyen tarlalara el konulacak, kiraya verilecek diye yasa çıkarıyoruz. Akdeniz Manşet aracılığıyla da bunu not düştük. Kiraya verince çiftçinin kazanamadığı ürünler mi üretilecek diye sorduk? Sizce bu maliyetlerle ve satış fiyatlarıyla mümkün mü?

Migros CEO’sundan ciddi bir uyarı daha geliyor: “Bu tempoda gidersek Türkiye’de satacak ürün bulamayabiliriz. O zaman ithalat furyasının içinde gıdayı da bu paydaşlardan biri haline getirmek zorunda kalabiliriz diye kaygımız var.”

Yıllar önce kurbanlık hayvan ithalatı dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan’ın “ithalat lobisi”nden bahsettiği aklıma geldi.

Evet, tarım sektörü çok çok zor durumda. Hele sebze ve meyve sektörü felaketi yaşıyor diyebiliriz. Hıyar üreticisi, biber üreticisi, mandarin üreticisi, yeşillik üretenler, velhasıl neredeyse bütün alanlarda zarar ediyorlar.

Migros CEO’sunun dediği gibi bedava alınan ürünün İstanbul’a ulaşana kadar fiyatı 21 lira oluyor. Domates örneğinden üreticinin 20-30 lira maliyetini koyalım. Fiyat 40 liranın üzerinde. Bu işi yapanlar para kazanırsa fiyatın ne olacağı ortada.

Bugüne kadar maliyeti oluşturan unsurlara dokun(a)madık. Döviz arttı maliyet arttı, petrol fiyatları arttı maliyet arttı. Ama düşmek bilmedi. Asgari ücrete zam geldi maliyet arttı. Bunun nereye kadar sürmesini bekliyoruz ki?

Evet, çiftçiler yalnız. Kimseleri yok. Onların sesi dağınık. Bir derbi maçındaki ses kalabalığı gibi. Aynı sözlerle tezahürat yok ama.

Çiftçilerin kazanamaması birçok sektörü yakından ilgilendirecek. Anneleri, babaları, komşuları etkileyecek. İnsanlar yaşamak isteyecekler. Yaşamak isteyen insan ne yapmak gerekirse onu yapacaklar.

Yani insanların sosyal yaşamı da etkilenecek. Lütfen sosyal tarafı derken iyi düşünün. Sadece sinema, tiyatro, gezmek ve görmekten bahsetmiyorum.