Ulan bir sahte diploma olayı kalmıştı, şükür onu da gördük…
Zaten sahteliklerle dolu yaşıyorduk bir tek garantili olarak diplomalı yetkililerin varlığı ile avunuyorduk.
Şimdi artık karşımıza gelenlere diploması acaba sahte mi diye kuşkulanır hale geldik.
Bir düşünün; davanız var hâkim karşısındasınız ve içinize bir kurt düştü, acaba bu hâkim gerçekten hukuk mezunu mu diye…
Ya da adamın köyde arazi sorunu var, gitti kaymakama şikayetçi olmaya, çıkıp derdini anlattı ama kaymakam adamı haklı bulmadı…
Dönüp köye gelir ve soranlara “ya bu kaymakam işi bilmiyor, bunun da diploması sahte sanırım” demeye başlar…
Adam hasta ama bir türlü doktora gitmiyor.
Ailesi sıkıştırınca “bana diploması gerçek olan bir doktor bulun öyle gideyim. Ben canımı yolda bulmadım” demeye başlar insanlar artık…
Velhasıl, hayatın her alanında karşımıza çıkan her insana artık kuşku ile bakmaya başlayacağız.
Sahte doktor
Sahte hâkim-avukat
Sahte bürokrat
Sahte para
Sahte gıda
Sahte kabadayı
Sahte siyasetçiler…
Vs… vs
Bunların hepsi ”…gibi” yaparlar…
Yoğurt değildir ama yoğurt gibi durur…
Bal değildir ama bal gibi durur….
Hekim değildir ama hekim gibi durur….
Hâkim değildir ama hâkim gibi durur…
Kabadayı değildir ama “höt” deyince kaçacak delik arar…
Kısacası, sahte insanların yarattığı sahte bir dünyada yaşatıyorlar bizi…
Ancak bunca sahtecilik ve sahte olay içinde en tehlikelisi “sahte siyasetçilerdir” …
Yüzleri maskelidir, gerçek yüzlerini hep gizlerler…
Sizlerin yanına geldiklerinde “cenneti vaat ederler” ve siz de inanırsınız…
Ama sonradan sizlere cehennemin esfelasafilini yaşatırlar…
Emekçinin alın teri kurumadan hakkını fazlasıyla vereceğiz, derler ama o emekçiler bir iş cinayetine kurban gittiklerinde “fıtratı böyle, mekanları cennet olsun” derler…
Sahte hekim sizi daha çok hasta eder ama gerçek hekimi bulursanız iyileşirseniz…
Sahte hâkim sizi zindana atar ama bir gün adalet gerçek olarak işler ve zindandan kurtulursunuz…
Ama sahte siyasetçi sizi öylesine uyutur, öylesine aldatır ki hayatınızı cehenneme çevirir ve siz o cehennemden kurtulmak istedikçe daha çok batarsınız…
Balı çok seven ve bu nedenle yarı amatör arıcılık yapan, gerçek baldan anladığını iddia eden “Edip Birson” isimli bir dostum var.
Çarşıda-pazarda bal gördüğünde hemen yanaşır, inceler, fiyatını ve menşeini sorar.
Geçen yıl, memleketi Manisa’ya gitmiş ve pazardan bir çerçeve bal almıştı.
Bir ara uğradığımda bana bu baldan(!) tattırdı ve sordu, “nasıl buldun” diye…
Yediğim bal değil, bal esanslı şeker dediğimde, “sonradan fark ettim sahte bal aldığımı” deyince bir gülme almıştı beni…
Sahtecilik, hayatın her alanında artık paçalarımızdan akıyor…
Maskeli baloda yaşıyoruz, bakalım ne zaman düşecek bu maskeler…