Turizm ve tarımın öne çıktığı Antalya’da gerek sivil toplum kuruluşları, gerek yerel yönetimler onlarca etkinlik yapar yıllardır. Şüphesiz her birinin ayrı bir katkısı vardır bu kente. Ancak bunlardan birisi var ki, bende bu etkinliğin yeri bambaşkadır. Daha doğrusu bende uyandırdığı duygu çok farklıdır. YÖREX’ten bahsediyorum.  Antalya Ticaret Borsası’nın bu yıl 26-30 Ekim tarihleri arasında 7’incisini gerçekleştireceği Yöresel Ürünler Fuarı’ndan…
YÖREX, üretildiği veya yetiştirildiği yörenin adıyla anılan tarım, gıda ürünlerini, el sanatı ve sanayi ürünlerini, ulusal ve uluslararası arenada tanıtmayı hedef edinmiş bir organizasyon. Temel amaçları arasında; Yöresel ürünlerin ticarileşme süreçlerini desteklemek, markalaşmayı sağlamak, yöresel ürünlerin katma değerini arttırmak, üretici işletmelerin ekonomik kapasitelerini geliştirmek, yöresel ürünleri kamuoyuna mal etmek, ithal ürünler arasında yokolmasını önlemek, geniş pazarlara ulaşmasını sağlamak, yöresinin adını almış ve bu özelliği ile tescillenmiş ürünlerin ulusal ve küresel pazarlardaki değerini artırmak, tescillenmemiş ürünleri coğrafi işaretler başta olmak üzere benzeri belgelendirmeler ile tescillenmesini teşvik etmek gibi bir çok konu yeralıyor.
İlkinin yapılmasından bugüne kadar gelen sürece baktığımızda temel hedeflere büyük ölçüde ulaşıldığını görmek mümkün. Bugün coğrafi işaret almış yöresel ürün sayısı (henüz tam yeterli olmamakla birlikte) önemli ölçüde artmış durumda. 
Her şey biryana ciddi bir farkındalık yaratıldığını söylemek mümkün. 
Bunda en büyük pay ise hiç şüphe yok ki YÖREX gibi bir organizasyonu bu kente, bu ülkeye kazandıran ATB Başkanı Ali Çandır…
Türk Patent Enstitüsü gibi bir görevi olmamasına rağmen ATB Başkanı Çandır, her platformda dünya genelinde 200 milyar doları aşkın bir ciroya sahip coğrafi işaret pazarına dikkat çekiyor.
YÖREX’in bende diğer etkinliklerden farklı duygular yaşatan özelliği ise bünyesinde barındırdığı Anadolu mozaiği. Kimbilir belki doğduğum şehrin dışında yaşıyor olmamın, yani bir ‘gurbetçi’ olmamın etkisidir bu. Daha YÖREX’in adını duyduğumda heyecanlanıyor, başlayacağı günü adeta iple çekiyorum. 
YÖREX demek benim için bir nebze de olsa sıla hasretini gidermek demek…
Memleketimin yağını, peynirini tatmak, her şeyden öte memleket kokusunu içimde hissetmek demek… 
Ne kadar stresli olursam olayım YÖREX’te rahatlıyorum. 
Hani imkanlar elverse açık olduğu günlerin tamamında sabahtan akşama kadar orada bulunmak istiyorum. Oraya gittiğimde sanki çocukluğumda, gençliğimde tanıdığım yüzleri görecekmişim, akrabalarımla kucaklaşacakmışım hissine kapılıyorum.
Yani demem o ki, YÖREX’in katkıları sadece ekonomik değil. Psikolojik katkıları da sözkonusu. Sizi bilmem ama en azından bende öyle. Bu yüzden de başta Ali Çandır olmak üzere, bu güzel organizasyonu kentimize kazandıran, katkı koyan her kurumu, her şahsı ayrı ayrı alkışlıyorum…
İyi haftalar…