Yerel seçim süreci artık hepimizi bezdirdi. Seçim bitti ancak tartışmalar bitmedi. Biteceğe de benzemiyor. Dolayısıyla artık bunları geride bırakıp hayatımızın normal akışına dönmemiz gerek. Yaz kapıya dayandı. Turizmde yüksek sezon için geri sayım başladı. Yılın ilk 3 ayında gelen turist sayısı ve erken rezervasyonlar bu sezonun da tıpkı geride bıraktığımız 2018 gibi rekorlarla dolu geçeceğine işaret ediyordu…

Geçmiş zaman kipi kullanmamın nedeni, Mart ayında bu olumlu verilerin ansızın tersine dönmesi. Ocak ve Şubat’ta gelen turist sayısı geçen yıla nispeten yüzde 50 artarken, Mart’ta özellikle Alman ziyaretçilerde yüzde 18’lik azalma yaşandı. Bu düşüşü Almanların genelde Mart ayında vites küçülttüğüne bağlamak mümkün olsa da kimilerine göre asıl neden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 3 Mart'ta yaptığı konuşma. Hatırlarsınız, Bakan Soylu, Avrupa'da PKK'nın toplantılarına katılıp Türkiye'ye tatil yapmaya gelenlerin gözaltına alınacağına yönelik bir açıklama yapmıştı. İşte bu açıklamanın Almanya'da geniş yankı bulduğu ve Almanya'dan Türkiye'ye tatil satın alanların sayısını düşürdüğü savunuluyor.

Öyle ya da böyle, realite Mart ayında Alman turist sayısının ciddi oranda düştüğü…

Turizm zaten oldum olası pamuk ipliğine bağlı bir sektör. İç ya da dış dünyadaki en ufak bir olumsuzluk sektörde anında dengeleri altüst edebiliyor. Dolayısıyla başta siyasiler olmak üzere herkesin son derece dikkatli davranması, ağızlarından çıkacak her kelimeye özen göstermesi gerek. Rusya ile yaşanan krizi ve 2016 yılında yaşadığımız kabusu unutmadık.  O krizden sadece turizm değil, Antalya’nın ikinci büyük dinamiği tarım sektörü de ciddi derecede etkilenmişti. Neyse ki tedbirler alındı, gerekli adımlar atıldı da her şey normale döndü. 2018 işte bu normalleşme sonrası rekorlar yılı oldu. Şimdi hedef yeni sezonun da aynı şekilde rekorlarla dolu olarak geçirilmesi.

Antalya Valisi Münir Karaloğlu seçim öncesi yapılan bir değerlendirme toplantısında, “Antalya turizminin inşallah bu yıl yüzde 20-25 bandında büyüyeceğini varsayıyoruz” demişti. Yani 2018’deki rekorlar beklentileri bir hayli artırdı. Tabi sadece iyi niyet temennileri ile dualarla bu beklentilerin gerçekleşmesi mümkün değil. Vali Karaloğlu’nun bahsettiğim o değerlendirme toplantısında dediği gibi, bu kentte yaşayan herkesin ne iş yapıyorsa yapsın, hangi görevde bulunuyorsa bulunsun buranın bir turizm kenti olduğu ve yapacağı her şeyin turizme direkt etki edeceği gerçeğini idrak etmesi ve kendini buna hazırlaması lazım.

Bu kentte yaşayan herkesin turizmin bir parçası, aktörü haline getirilmesi lazım. Sektörün içindekilerin duyduğu heyecanı sokaktaki insanın da duyması lazım.

Öteden beri çözülemeyen bir sorun olarak önümüzde duran ‘turistin çarşıya, pazara indirilememesi’ sorununun çözülmesi, kentin tarihi, doğası, kültürüyle buluşturulması lazım.

Turisti otelin dışında yeni heyecanlarla, yeni maceralarla, yeni ürünlerle buluşturmak, kent insanıyla, kent kültürüyle temas ettirmek lazım. Aksi halde otellerimiz ne kadar lüks, ne kadar güzel olursa olsun turizmde hedeflediğimiz noktaya ulaşmamız mümkün değil.

Türkiye’nin 2023 turizm hedefi kısa bir süre öncesine kadar 50 milyon turist, 50 milyar dolar gelirdi. Şimdilerde 70 milyon turist, 70 milyar dolar gelir ifade ediliyor. Bu hedefe en büyük katkı koyacak şehir ise Antalya. Öyleyse turist sayısıyla birlikte gelirin de artırılmasını sağlamak lazım. Bunun için gerekli her şey bu kentte var. Yeter ki inanalım ve Vali Karaloğlu’nun da altını çizdiği gibi meseleye hep birlikte sahip çıkalım…