Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde bulunan yurt içi ve yurt dışından 1128 akademisyen Doğu’da yaşanan terör olaylarına ilişkin skandal bildiriye imza attılar. Yayınlanan bildiride Devlet ve hükümet suçlanırken, terör örgütü PKK ile ilgili hiçbir ifade yer almaması dikkat çekti.
Devleti katliam yapmakla suçlayan bildiri büyük tepki topladı. Akademisyenlerin imzaladığı bildiride devletin bölgede şiddet uyguladığı iddia ediliyorken, terör örgütü PKK ile alakalı hiçbir ifade yer almadı. Devletin kasıtlı bir kıyım gerçekleştirdiği söylenirken, hendek kazan, polise ve askere kurşun sıkan teröristler masum vatandaş gibi gösterildi.
Bu bildiriye imza atan 9 akademisyen Akdeniz Üniversitesi’nde görev yapıyor.
Birde bu konuyu Akdeniz Üniversitesi açısından değerlendirelim. Aldıkları diplomanın en başında “TÜRKİYE CUMHURİYETİ” ibaresi sayesinde akademisyenlik yapabilen ve katliam yapmakla suçladıkları devletten maaş alan bu akademisyenler birde bu açıdan baksınlar?
Sayın Şık, 2008 yılının Mayıs ayının 10. Günü. Hakkari’nin Şemdilli İlçesindeki Aktütün Karakolu’na PKK’lı teröristlerce baskın düzenleniyor. Tam 6 vatan evladı şehit ediliyor. Onlardan biri de 20 yaşındaki Antalya’nın Kumluca İlçesinden Jandarma Er Serhat Genç. Hatırladınız mı sayın hocam Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık?
Ayrıca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 18. muhtarlar buluşmasında yaptığı konuşmada (sizin iddianızla) HDP’li siyasetçileri kastederek, “Kimse ama kimse bu devletin ekmeğini yiyip devlete kılıç çalamaz” demesini siz neden üzerinize alındınız? Anlamadım!
“Dağlarından yağ, ovalarından bal akar” olarak bildiğimiz Aydın’ın şirin ilçesi Nazilli’yi hep çok sevmişimdir. Nazilli’ye geçmeden Kuyucak isimli şirin bir belde de durup o güzelim tren istasyonunu hayranlıkla izlerim. İstasyonun milli mücadele yıllarındaki halini aklıma getirmeye çalışırım.
Yine aylardan mayıs, yıl 1919. Yunan askeri İzmir’i işgal etmiş, iç bölgelere doğru yayılıyor. Kuyucak’ta eli silah tutan erkek ve kadın aralarında örgütlenerek, hayatlarında sadece vatan toprağını savunmak adına “Dağ’a” çıkmışlar. Hatırladınız mı o istasyonu sayın hocam Mustafa Cumhur İzgi?
Şehit Piyade Onbaşı Ahmet Dursun’un tabutunu Kayseri’nin Sarız ilçesine girer girmez annesi İnsaf Dursun’un ağıtları karşıladı. Ağabeyi Yusuf Dursun’un ağzından şu cümleler döküldü. "Komutanım, kardeşimin yerine ben askerlik yapmak istiyorum. Ne olur beni kardeşimin yerine askere alın" dedi. Çiftçi baba Ali Dursun, vakur, tabutun başında bekledi. ''Şimdi oğlumu vatana şehit verdim. Vatan sağ olsun. PKK terör örgütünün yaptıkları yanına kar kalmayacak. Allah devletimize, milletimize, askerimize zeval vermesin'' diyebildi. Kız kardeşleri Selver ve Saliha Dursun dayanamayıp bayıldı. Geriye bir tek kardeş kaldı sayın hocam Prof. Dr. Erdal Girgil. Tekerlekli sandalyeye bağlı yaşayan engelli kardeşi Mehmet Dursun. Kalkamadı bile ayağa. Doyasıya sarılamadı tabutuna. Yetişebildiği kadar tabutun üzerini örten ay yıldızı öpebildi, kardeşim diye.
Terhisine 35 gün vardı. Askere gitmeden önce nişanlanmıştı. 3 kardeşin en büyüğüydü. Dönünce evlenecekti Korkuteli Küçükköy’lü şehidimiz Adem Yörük. Cenazesinde bütün Korkuteli vardı sayın hocam Yrd. Doç. Dr. Hafize Öztürk Türkmen.
Hiç etik olmadı.
Şehit Jandarma Uzman Çavuş Hakan Aktürk Burdur’un son şehitlerinden. Siirt’te şehit düştü. Geriye 8 ve 16 yaşında 2 evlat bıraktı. Şehidimizin evlatlarına yazdığı yazıyı paylaşayım mı sayın hocam Prof. Dr. Nursel Şahin. “'Canım kızım babanın işi icabı ilköğretimi bitirene kadar 3 il 5 okul değiştirdiğin halde, 3 yıl babasız okul okuduğun halde Allah gayretlerinin ve emeğinin karşılığını verdi. Şükürler olsun. Şu an bile ayrıyız. Devamında hayırlı üniversiteler kazanman dileğiyle seni kutluyorum canım kızım” yazmıştı. Ankaralı şehitleri yazsam sayfalar almaz.
Ah Trabzon’um ah. Nice şehitler verdin. Nice yiğitler düştü vatan toprağına. Akçaabat’tan da.
Daha 21 yaşındaydı. Kalbi sağ taraftaydı. İstese askerlikte yapmayabilirdi Gökhan Uzun. Kahpe kurşun Şemdilli’de yakaladı. Ankara’dan geçici görevle gitmişti. Babasını aradı “merak etmeyin birkaç güne ararım” dedi. Bir miktar para istedi. Babasının içine doğmuştu sanki sayın hocam Yrd. Doç. Dr. Suzan Yazıcı. Gökhan, babasının gönderdiği parayı hiç alamadı.
"Miktat Şamdancı (Piyade Kurmay Yarbay), Selim Kabataş ve Gökhan Kugat (Jandarma Uzman Çavuş), Abdullah Aydın Emer, Önder Muratoğlu, Adem Hilaloğlu, Murat Atsen, Abdurrahman Bulut, Barış Demir (Jandarma er)." Bu yiğitlerde Erzincan’ın Kemah ilçesinde yola döşenen mayının patlaması sonucu şehit oldu sayın hocam Doç. Dr. Süleyman Ulutürk.
Mersin’in Mut ilçesinde yaşayan Ahmet İnce isimli bir genç vardı sayın hocam Prof. Dr. Taha Karaman. Annesi babası ayrıydı. Güle oynaya gönderdikleri oğullarını bekliyorlardı cami avlusunda. Mezarlıkta, son kez yüzünü görebilmek için yalvardılar. Gördüler. Ama hafızalarından o görüntü silinir mi? En çok siz anlarsınız.
Kastamonu-Çankırı Karayolunda Başbakanlık konvoyuna eskortluk eden polis otosuna saldırıda şehit oldu Recep Şahin. Samsun Havza ilçesindendi sayın hocam Prof. Dr. Zeki Ertuğ. Geride gözü yaşlı bir eş ve yarım kalmış hikayeler bırakarak aramızdan ayrıldı.
Bu şehitlerin hepsi asil Türk milletinin namus ve şerefini, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumakla görevli iken şehit oldular. Hatırlatayım istedim.