Ayrılma kaygısı bozukluğu, kişinin evinden ya da güçlü bağlanma figüründen ayrılma konusunda aşırı korku veya endişeyi ifade eder.
Ayrılık kaygısı, çocukların ilişkileri ve dış dünyayı anlamlandırmalarına yardımcı olduğundan, bebeğin gelişiminde normal bir aşamadır. Genellikle 2 yaş civarında çocukların ebeveynlerinin şu anda görüş alanı dışında olabileceğini ancak daha sonra geri döneceğini anlamaya başlamasıyla sona erer. Ancak ayrılma kaygısı bozukluğunun temel özelliği, kaygının kişinin gelişim düzeyi göz önüne alındığında kaygı düzeyinin beklenenin üstüne çıkması durumudur.
Ayrılma kaygısı bozukluğu olan çocuklar, ebeveynlerine aşırı derecede yapışabilir, önemli bir bağlanma figürüne yakın olmadan uyumayı reddedebilir, arkadaşlarını reddedebilir. Ayrıca bağlı olunan nesnenin uzaklaşması durumunda baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi fiziksel semptomlar da yaşayabilirler. Bu bozukluğa sahip yetişkinler ise seyahat etmekten rahatsızlık duyabilir, bağlandığı kişilerden ayrılma konusunda kabuslar görebilir veya çocukları, eşleri hakkında endişeli ve kontrolcü olabilirler
Yetişkinlerde ise kaygıların genellikle ev, eş ve çocuklar üzeride yoğunlaştığını gözlemliyoruz. Araştırmalar diğer kaygı bozukluklarına sahip bireylerin ayrılık kaygısı geliştirmeye daha yatkın olduklarını gösteriyor. Benim kendi terapilerimde gözlemlediğime göre ise ayrılık kaygısı bozukluğuna sahip bireylerin ortak olarak, terk edilme, dayanıksızlık ve karamsarlık şema puanları yüksek. Bireyin ayrılığa olan aşırı kaygısı yalnızca kendisi için değil, beraber yaşadığı insanlar için de çok zorlayıcı hale geliyor. Çünkü bireysellik bizim en önemli ihtiyaçlarımızdan birisi ve aslında iyi devam edebilecek ilişkiler maalesef zarar görebiliyor.
Amerikan Psikiyatri Birliği'nin ruh sağlığı sorunlarına yönelik teşhis kılavuzu olan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (DSM-5), ayrılık kaygısını, aşağıdaki semptomlardan birkaçına sahip bireyler olarak tanımlıyor:
- Ayrılık öncesinde ve sırasında aşırı sıkıntı
- Bağlanma figürünü kaybetme konusunda aşırı endişe
- Bağlandığı kişiden ayrılmaya neden olabilecek olaylarla ilgili aşırı endişe
- Yalnız kalma konusunda aşırı korku
- Bağlanma figüründen uzakta uyuma konusundaki isteksizlik
- Ayrılıkla ilgili tekrarlayan kabuslar
- Ayrılık sırasında tekrarlayan fiziksel semptomlar
Çoğumuz için en zor şeylerden biri bağlanmanın ve bireyselleşmenin her zaman değiştiğini kabul etmektir. Sevdiğimiz biriyle ayrılırken aynı anda ortaya çıkan üzüntü ve heyecana, yalnızlık ve mutluluğa ve diğer zıt duygulara aynı anda yer bulmak için bazen bu duygulara hazırlanmanız gerekebilir. Duygusal olarak biraz üzgün ve rahatsız hissetmenize izin verin ancak ayrılığın kendisine odaklanmamaya çalışın. Bunu yapabilmenin en kolay yolu da gelecek hakkında net planlar kurmak olabilir. Bağlı olduğunuz figürle planlı, kısa süreli boşluklar verin. Kısa bir aradan sonra ne kadar sık bir araya gelirseniz, uzun bir aradan sonra geri döneceğinize inancınız artacaktır. Hayatınızı paylaştığınız insanlara kaygılarınızdan bahsedebilirsiniz. Bir bireyin ayrılık konusunda kaygılı olduğunu bilmek, neden yalnız uyumayı sevmediğine açıklık getireceği için olası çatışmaların engellenmesini sağlayacaktır. Ayrılık zamanı geldiğinde tıpkı küçük bir çocuğun dikkatini dağıttığınız gibi dikkatinizi dağıtın. Diğer aktivitelerden ve diğer insanlardan keyif aldığınızda, bu sevdiğiniz kişiyi unutacağınız anlamına gelmiyor. Daha sonrasında yine kaygı yaşadığınız kişiyle vakit geçirin. Yeni sağlıklı dinamiğin aranızdaki bağa zarar vermediğini göreceksiniz. Ayrılık kaygısı bozukluğu genellikle yalnız baş etmenin zor olduğu bir durumdur. Bu nedenle bir klinik psikologla görüşebilir ve iyileşme sürecinizi hızlandırabilirsiniz.
Yazılarınızı uzun zamandır büyük bir beğeniyle okuyorum. Devamını bekliyorum