Zamanın nasıl geçtiğini algılayan var mı?
Hele ki zamanın tek nefesle durduğu anı hayal ettikten sonra, bir başka nefesin zaman mefhumunun başlangıcına sebep olacağına inanırken…
Endişelerinden arınmış bir vakit, son vakit midir?
Kanserle mücadele eden ve uzun zamandır tedavi gören çok sevdiğim bir yakınımı kaybetmenin hüznü sarmışken benliğimi, zamanın nasıl hızla akıp gittiğini göre göre, ne ile meşgul olduğumuzu bile unutarak, bu dünyayı arkasında bırakıp ebediyete intikal etmiş tüm canları düşünürken öylece kalakaldım.
Artık sesini, gülüşünü, anılarını anlatışını ki artık anı biriktiremeyecek olmasının yanında bir daha onu göremeyecek olmanın derinliğinde düşüncelere daldım.
O çok sevdiği kahve kokusunu artık duyamayacak olması…
Çocuklarına artık sarılamayacak, kocasına sitem edemeyecek ya da onlara karşı nasıl sevgi dolu olduğunu gösteremeyecek olması…
“Özge’de kahve olmaz mı canım, kesin vardır” demesini…
Denizi, suyu, güneşi sevmesini…
Akşam yürüyüşlerinin bedenden çok ruha hitap ettiğini benimsemesini…
Ve yaşamındaki acıyı, sancıyı, kaygıyı da tatlı anlatabilen nadir insanlardan biri olduğunu da tam buraya ekliyorum.
Bir sağlık neferi olmasının da etkisiyle hastalığının her evresini dikkatle takip edip, bundan sonraki aşamada başına ne geleceğini, nasıl bir şeyle karşılaşacağını bilmesine rağmen, hatta ‘ölüm yakındır’ diye söylenmesine karşın, bu kadar hayat dolu, bu kadar umudu cebinde taşıyan kaç kişi var bu dünyada? Ya da siz kaç tanesine denk geldiniz?
Sahi kaç kişi öleceğini bile bile, ‘şu kadar zamanın var’ denildiği anda bile; “Olsun, o kadar zaman severiz biz de” diye cevap verebilir ki? Fedakâr bir anne olarak, “Ben olmazsam bu çocuklar ne yapar?” endişesiyle tedirginlik yaşayabilir ki?
Pamuk hemşire olarak, gideceği ana kadar hala, “Şunlara dikkat etmezseniz kanser tepenize biner bak, benden uyarması!” Diye her koşulda etrafındakilerin sağlığını düşünerek hareket eder ki?
Vefalı bir eş olarak, öleceğini bile bile, “Hala evlilik yıldönümlerinin kaçıp gitmesine izin vermeden kutlamak ister ki?
Kendi duygularını, kendi bedenini, kendi ruhunu hemen çıkıp gitmesin diye kapatanlara, üzerine kilit vuranlara inat, kaç insan elveda diyeceği zamanı bile bile böyle sevgi dolu kalabilir ki?
Zaman hızla akıp giderken durması imkânsız bir Dünya’dan bahsediyoruz. Yaşadığımız evren birimize çıkışı gösterirken, diğerinin doğumuna sahne oluyor. Kimse ne zaman göçüp gideceğini, nelerle karşılaşacağını ya da nelerin onu hayattan bir anda koparacağını bilmeden yaşıyor. Herkes geride güzel başarılar, mutlu anılar, bitmeyen dostluklar bırakıp, salih amellerle sonsuzluğa ulaşmak istiyor. İstiyor da bunun için kim ne yapıyor?
Milyonlarca melek gibi bir melek daha geçti bu dünyadan. Güzel insan tüm zarafetiyle gülümserken bir cümlesi hiç aklımdan çıkmadı; “Hepimiz öleceğiz, maksat kırmadan, incitmeden, acıtmadan gidebilmek!”
Mekânın cennet olsun güzel kadın…