Bilinenin aksine Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu (OKKB), Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) değildir. OKKB bir kişilik bozukluğudur ve DSM-5 sınıflandırmasında Cluster C sınıfı bir rahatsızlıktır. Çoğu zaman klinisyenler ve araştırmacılar tarafından gözden kaçırılmaktadır. OKB’li bireyler kendi rahatsızlıklarının farkındayken kişilik bozukluğuna sahip bireylerin düşünceleri tutarlıdır. Kişiler çevrelerindeki insanların da kendilerine uyum sağlamalarıyla hayatın “daha iyi” olacağına inanırlar.
Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu’na sahip bireyler düzenlilik, mükemmeliyetçilik ve kontrolle aşırı ilgilidirler. Genellikle kurallara, programlara ve detaylara aşırı bağlıdırlar. Bu duruma sahip bireylerde yoğun bir hata yapma korkusu vardır, bu da onların mükemmelliğe aşırı odaklanma nedeniyle işleri ertelemelerine veya tamamlayamamalarına yol açar. Kontrol konusundaki ısrarları ve görevleri devretme konusundaki isteksizlikleri, başkalarının kendi yüksek standartlarını karşılayamayacağı inancından kaynaklanmaktadır; bu da ilişkileri zorlu hale getirebilir.
OKKB'li bir kişide genellikle erken yetişkinlik döneminde başlayan mükemmeliyetçilik belirtileri görülür. Bu mükemmeliyetçilik, kişinin standartları çok katı olduğundan görevleri tamamlama becerisine müdahale edebilir. Bu kişiler çalışmaya aşırı bağlıdırlar ve diğer kişilerle işleri paylaşmak konusunda işbirlikçi olmazlar. Bir durumu kontrol edemedikleri zaman duygusal olarak geri çekilebilirler. Bu onların sorunları çözme ve yakın ilişkiler kurma becerilerini etkileyebilir. Ayrıca bu bireyler eski ve anlamı olmayan cisimleri çöpe atmakta zorluk çekerler. Bu davranış da geleceği kontrol etmeyle daha ilgilidir. Beynimiz her zaman daha uzun hayatta kalmanın yollarını aramaya programlanmıştır. Atılamayan gereksiz eşyalar da buna hizmet eder.
Çalışmalar genetik faktörlerin de etkisini gösterse de, otoriter aile yapısının ve bağlanma döneminde yaşaan aksaklıkların bireylerin OKKB geliştirmelerinde etkili olduğunu göstermektedir. Bu kişiler genellikle düzenli ve katı kurallara sahip olduklarından, yüksek başarı gösterirler ve psikoterapiye başvurmazlar ya da başvurma nedenleri sosyal ilişkilerinde yaşadıkları problemler olur. Güçlü kurulmuş terapötik bağ ile her kişilik bozukluğunda olduğu gibi Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu’nda da iyileşme sağlanmaktadır. Terapilerin amacı kişilerin esnekliğini artırmak ve öz kabul üzerine ilerler, dolayısıyla ilişkilerde yaşadıkları sorunlar da kendiliğinden ortadan kalkar. Çünkü bu kişiler için ilişki şikayetleri sorunun kaynağı değil sonuçlarıdır.