Özellikle CHP’li kadın dernekleri, “birilerinin” öncülüğünde, “kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin önlenmesi” için oturma eylemi yaptı..
Başta Antalya, İzmir, İstanbul, Samsun, Bursa olmak üzere birçok yerde, “Ölmek İstemiyoruz” diye bağırdılar..
Ama en önemlisi; aile içi şiddetin önlenmesi için, “İstanbul Sözleşmesi”ni ön plana sürdüler..
Oysa İstanbul Sözleşmesi, “DİZİ”lerimizden sonra “Türk aile yapısını” dinamitleyen bir başka konudur..
Bugün –özetle- bunu anlatacağım..
Ardından, kadınlarımıza da “şiddet” konusunda bir çift lafım olacak..
…
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
“AB Uyum Yasaları” diyerek aile yapımızda Avrupa tarzı düzenlemelere girişildi..
Bize, “kimliğimizle bağdaşmayan” bir aile anlayışı dayatıldı..
Ve kadınla erkeği birbirine düşürecek toplum algısı oluşmasının yolu açıldı..
11 Mayıs 2011’de imzalanan sözleşmede vitrine konan şey, “kadına şiddeti önleme” konusu..
Peki, İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti bitirir mi?
Elbette bitirir..
Belki hepsini değil, ama “aile içi şiddeti” bitirir..
Çünkü, ortada bir “aile” kalmaz..
…
Bakın şiddeti nasıl bitirir;
…
İşinizi bitirdiniz eve geldiniz..
Bir de baktınız ki, karınız bir erkekle yatakta..
Veya 14 yaşındaki kızınız kendi yaşıtı bir kaç gençle oynaşıyor..
Bu durumda;
Bağıramazsınız, küfredemezsiniz, dövemezsiniz, öldüremezsiniz, hakaret edemezsiniz, tokat atamazsınız, hatta karınıza ya da kızınıza, “kızgın bir surat ifadesiyle” bile bakamazsınız..
Çünkü, “Sözleşme”ye göre, bunların hepsi ŞİDDET ve SUÇ..
Tavır koymak, surat asmak, küsmek de yok..
…
Diyelim ki; bunların hiçbirini yapmadınız ve “ne haliniz varsa görün” deyip evden çıkıp gittiniz..
Gittiniz, ama evin nafakasını, harçlığını da kesemezsiniz..
Bu da “ekonomik şiddet”e giriyor, yapamazsınız..
İstanbul Sözleşmesi’ne göre;
Bu durumu namus meselesi yapmak “geleneksel”, şeref meselesi yapmak “örfi”, zina saymak “dini” meselelerdir..
Karınızın veya kızınızın cinsel hayatına karışamazsınız..
…
UYANIN ARTIK
Özetle..
“İstanbul Sözleşmesi” ve TV’lerdeki “diziler” Türkiye’nin bekasına yönelmiş en büyük tehdittir..
Batının, “Türkiye'yi savaşmadan yok etme” planıdır..
…
Dikkat ettiniz mi?
Suriye’de kazanılan siyesi ve askeri zaferin dünyada kabul gördüğü gün, kadınlar “şiddeti ve kadın cinayetlerini” bahane ederek eylem yapıyor, “İstanbul Sözleşmesi”ni öne sürüyor..
Ve bu eylem eşzamanlı olarak Türkiye’nin hemen her yerinde yapılıyor..
Birileri, “Suriye’de dünyayı dize getirmiş olabilirsiniz, ama bakın biz sizi içten vuruyoruz” mesajı veriyor adeta..
Kadınlarımız da bu tuzağa kendi ayakları ile düşüyor..
…
ŞİDDET VE KADIN
Şimdi de, “şiddet”e karşı eylem yapan kadınlarımıza bir-iki cümle söylemek zorundayım..
…
İnanın biz erkekler de şiddete karşıyız..
Ama, şiddetin her türlüsüne karşıyız..
Şiddeti sadece dayak, bıçak, tabanca ile sınırlamayın..
Şiddetin en kötülerinden biri de “psikolojik şiddet”tir..
Bunu da en çok –maalesef- kadınlar yapıyor..
Ve dikkat edin, (istisnaları ayrı tutuyorum) kadına karşı erkeğin uyguladığı şiddet, genellikle bu psikolojik şiddetin sonucunda geliyor..
Yani; tamam erkekler suçlu, ama kadın da en az erkekler kadar suçlu..
TÜİK’in yaptığı bir araştırmaya göre;
Erkeklerin yüzde 40’ı şiddet uyguluyor..
Ama kadınların yüzde 80’i psikolojik şiddet uyguluyor..
Kadınlarımız, sırf kendilerini mağdur ve haklı göstermek için bu gerçeği görmezden geliyor..
“Şiddet”e karşı olan, psikolojik şiddete de karşı olmak zorundadır..
…
Öte yandan..
Yapılan araştırmalara göre; aile içinde şiddeti en çok yine kadınlar uyguluyor..
“Baba dayağı” yiyen birçok çocuk vardır..
Ama “ana dayağı” yememiş çocuk, neredeyse hiç yoktur..
Bunları hiç düşündünüz mü?
…
“ŞİDDET” BAHANE
Sevgili kadınlarımız..
Samimiyetle söylüyorum, inanın biz erkekler de en az sizin kadar bu “şiddet” denilen olaydan bıktık..
Bunu, “şiddetin her türlüsü”nü kastederek söylüyorum..
Ama, konu –aslında- şiddet değil bilesiniz..
“Türkiye’yi içeriden vurma” harekatı için kullanılıyorsunuz, farkında değilsiniz..