Beş kafadar Payitahta bir gün yaşayalım, sıhhat bulalım arzusu ile yollara revan olduk.
Sabah gün ağarmadan Antalya Airportta “Tunceli” uçağı bizleri karşıladı. Kuş misali uçtuk uçtuk Sabiha Gökçen’e konduk. Artık Payitahtta dünyanın kalbindeydik. Sabah trafiğini, keşmekeşini iliklerimize kadar hissettik.
İstanbul denilince olmazsa olmaz denilen ne varsa yudumlamanın arzusuyla kendimizi vapurlara attık. Simit kapma telaşındaki martıların rızıklaşmasına vesile olduk. Simitleri havada kapan martılar akrobatları kıskandıracak hareketlerde bulunuyor vapur seslerine martı çığlıkları karışıyordu.
Vapur seyahatinin çay ve simiti Kızkulesi ve boğaz manzarası eşliğinde tüketiliyordu.
Yeni Camiinin önünden Mısır Çarşısı’na geçtik. Tarihi çarşı ilk yapıldığı dönemdeki kadar haşmetli ve canlıydı. Mısır Çarşısı’nın Ketenci Kapısı’ndan çıkıp yan duvarlarında yürüdüğümüzde ise klima motorları ve kablolar tarihe adeta savaş ilan etmiş bir vaziyetteydi. Anıtlar kurulu buna yasal bir düzenleme getirerek yasaklamalı seyyar klimalar kullanılmasını sağlamalıdır.
İstanbul sokaklarında yürümeye devam ederken köşe başında bizi karşılayan Sultan 1. Abdülhamit Han ve şehzadeleri oldu. Sultan 4. Mustafa ve Evladı İyalininde defnedildiği türbede planlamadığımız bu temasta Allah onlara dua etmemizi ve fatihalarla ecdadı anmamızı nasip etti.
Sultanahmet Meydanı’nda Ayasofya’yı temaşa ettikten sonra hızlı adımlarla Sultanahmet Cami’nin kapısından adım attık. Tarihi şadırvanında abdest alıp asırlık çınarların gölgesinde biraz soluklanıp iç avluya geçtik.
Mimar Sedefkar Mehmet Ağa’nın baş yapıtı olan cami mavi yeşil ve beyaz İznik çinileriyle bezendiği için Avrupalıların Mavi Cami diye adlandırdığı muhteşem eser insanın nefesini kesiyor kedinizi başka bir mekanda zannediyorsunuz. Türkiye’nin ilk altı minareli bu camisini bir başka yazıda uzun uzun kaleme alacağım.
Eda ettiğimiz mübarek cumanın ardından Sultanahmet’te köfte yenilmeden dönülmez diyen pirimizin ikazıyla halkın köftecisine kedimizi emanet ettik. Siparişlerimizi verdiğimizde ABD Başkanı Clinton’dan Holiwood’un starlarına, Yeşilcam’ın yıldızlarından, dizi dünyasının idollerine, fenomen Kurtlar Vadisi oyuncularına kadar herkesin bizim masada çekilmiş fotoğrafını görünce lezzette doğru adreste olduğumuza ikna olduk.
Dikilitaş, Yılanlı Sütun,Örme Dikilitaş bir çırpıda turlanıp “kestane kebap” diye seslenen satıcıya kayıtsız kalamadık..
“Ben bir ceviz ağacıyım, Gülhane parkında..” sözleri eşliğinde ceviz ağaçlarıyla hatıra fotoğraflarımızı çektirdik.
Faruk Güllüoğlu’nun marka zirvesinin sebeplerini yerinde inceleyip ürünlerde kullandığı malzemeleri detaylarıyla araştırdık.
İstiklal’de akşam yürüyüşüyle nihayete erdirdiğimiz programda yaşadıklarımızı fırsat buldukça paylaşmaya devam edeceğiz.