Yıl 2012 ve yanılmıyorsam Mart ayı idi…
Antalya Gazeteciler Cemiyetinden bir grup gazeteci, kardeş kuruluş olan Almanya Nürnberg Gazeteciler Cemiyetinin davetlisi olarak o kente gitmiştik…
“O dönem AGC Başkanı olan Mevlüt Yeni’nin başkanlığında oluşan kafilede, hatırladığım kadar ile Ahmet Rişvanlıoğlu, Fazlı Tunç, Nizamenttin Özmen, Songül Başkaya, Soner Kocaer, Umut Özen ile ismini şimdi hatırlamadığım yaklaşık 10 kişilik gazeteci vardı.”
Grupta gazeteci olmayan ve kafileye katılan dönemin Antalya Emniyet Müdürü “Ali Yılmaz da” vardı.
Nürnberg Havaalanına indiğimizde bizi karşılayan Alman Gazeteciler Cemiyeti Heyeti, “Bayvera Eyaleti İçişleri Bakanı Joachim Herrmann’ın Havalanı restoranında bizlere yemek daveti olduğunu belirtti.”
Yemekte buluştuğumuz Bakan Hermann, o günlerde uluslarası konu halinde olan “Mavi Marmara olayı üzerinden dönemin Başbakanı olan Tayyip Erdoğan’a yüklendi”
Hem de ne yüklenme…
Neredeyse Erdoğan’ı savaş suçlusu ilan edecek…
Masayı şöyle gözden geçirdim, acaba birileri cevap verecek mi diye…
Belki AK Parti’ye yakın gazetecilerden birisi bu saldırıya cevap verebilir, diye düşündüm…
Kimseden tık çıkmayınca çevirmene işaret ederek, Yahudi asıllı Bakana yönelik sorum olduğunu söyledim.
Bakan, sorsun deyince başladım konuşmaya…
“Sayın Bakan, ben AK Partili değilim ama suçladığınız kişi Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı, yani benim de Başbakanım. Bu nedenle söylediğiniz haksız suçlamaları asla kabul etmiyorum. Siz, uluslararası sularda bu gemiye korsanca saldırarak onlarca kişiyi katleden İsrail’i haklı mı buluyorsunuz?”
Sorum karşısında kıpkırmızı kesilen Bakan, biraz da öfkeli sesle yine Erdoğan’ı suçladı ama bu kez İsrail için de birkaç olumsuz söz söylemek zorunda kaldı.
Aramızdaki tartışma giderek sertleşti, Nürngberg’li gazetecilerin araya girmesiyle tatlıya bağlandı…
***
CHP Genel Başkanı Özgür Özel “Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisiyiz ama dışarda Türkiye Partisiyiz” demişti, bu sözü üzerine bu anekdotu hatırlayıp sizlerle paylaşayım dedim.
İsrail’in, Gazze’de yaptığı soykırıma varan katliamla ilgili “Gazze’ye destansı ve hamasi sözlerle sahiplenen ama İsrail ile ticari ilişikileri sürdürerek bu haksızlığa bir anlamda omuz veren Saray yönetimi” ile müzakerelere girmek, yapılacak müzakerelerde varılacak mutabakatların sonuçları bakımından dikkatle izlenmesi gereken bir süreçtir.
Bu anlamda Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Saray ile müzakere değil, mücadele edilmelidir”, sözleri Özgür Özel tarafından bir uyarı olarak kabul edilmeli…
Elbette siyasi sürecin geldiği bu noktada Erdoğan’ın, Ferdi Tayfur’un şarkılarıyla Erdoğan’a sitemler gönderen Bahçeli’nin yerine ikame edeceği yeni partnerler araması son derece doğaldır.
Bu anlamda müzakereler yapılmalı ve sürdürülmelidir ama Türkiye’nin genel tablosunun darmadağın olduğu gerçeği ile de mücadele kaçınılmazdır CHP açısından.
İktidar olmak için sadece mücadele etmenin yeterli olmadığı geçen dönemlerde görülmüştür.
Bu nedenle hem müzakereler sürdürülmeli ve toplum yararına gelişmeler sağlanmalı, hem de mücadeleye devam edilmelidir.
Tıpkı benim tavrım karşısında Bavyera İçişleri Bakanının geri adım atması gibi…