Antalya Türkiye’nin büyükşehirlerinden ve aynı zamanda en önemli turizm merkezlerinden biri. Bu özelliklerinin yanında gastronomi açısından pek zengin olduğu söylenemez. Benim bildiğim coğrafi işaretli 7 ürünü var. Bunlardan biri de piyaz. Antalya’da özellikle Aksu bölgesinde köfte piyaz bir markalaşmaya doğru gitmiştir. Bugün size tarihi bir piyazcıdan bahsetmek istiyorum.
Somut olmayan kültürel miras veya yaşayan kültürel miras, bir topluluğun veya bireyin kendi kültürel mirasının bir parçası olarak gördüğü her türlü bilgi, beceri, uygulama, ifade ve bunlarla ilişkili araç, gereç ve mekânı olarak tarif ediliyor. Bu kavram UNESCO’nun 2003 genel konferansının 32. oturumunda kabul edilmiştir. Daha önce daha çok somut kültürel miras koruma altına alınmaya çalışılırken 2003’ten beri somut olmayan kültürel miras da koruma altına alınmaya başlanmıştır. Türkiye’nin UNESCO’nun somut olmayan kültürel miras listesinde 30 ürünü/unsuru vardır. Bunlar arasında çay ve kahve kültürü gibi unsurlar da var.
Antalya’ya somut olmayan kültürel miras açısından bakılınca korunması ve miras olarak gelecek nesillere aktarılması gerektiğine inandığım ürünler/unsurlardan birinin de Antalya’nın piyazı olduğunu düşünüyorum. Aksu bölgesindeki piyazcıların ticari bir ürün haline getirdikleri piyazın birbirinden farklı bir tadı yok maalesef. Biz yemekte lezzete ve kendisini benzer ürünlerden ayıran ayırıcı özelliğine, ince dokunuşlarına kıymet veririz. Bu açıdan bakınca hem geleneksel ürünün/piyazın bütün özelliklerini taşıyan ama bunun yanında lezzeti ile de damağınızda hoş tatlar bırakarak bir lezzet şöleni yaşatan bir piyaz var. Bu piyaz, 1965’ten beri Antalya’da sadece piyaz yapan ve lezzeti ile de Piyazın Babası olarak bilinen rahmetli Mustafa Yangözler’in piyazı. Müessese adı Piyazcı Mustafa olarak biliniyor. Mustafa Yangözler o zamanın tek piyazcısı olan Sami Ustanın çırağıdır. Sami Usta piyazı memleketi olan Mora’dan Antalya’ya getirmiş ve Antalya’nın meşhur piyazı böylelikle tanınmış, bilinmiş. Sami Usta vefat edince Mustafa Yangözler kendisine ait küçük bir dükkân açarak bu işe başlar. Mustafa Yangözler’in piyazını diğer piyazlardan ayıran en önemli unsuru “Telatur” denilen sosu. Coca Cola’nın sırrı gibi bu piyazın sırrı da budur. Elbette tek bir sos ile bu fark ortaya çıkmıyor. Tahini, fasulyesi, yağı, sirkesi… Bunlar da farkı yaratan diğer kaliteli malzemelerdir. Piyazcı Mustafa Yangözler, Deniz Baykal’ın piyazcısı olarak da bilinir. Deniz Baykal, Antalya’da piyazı bu müesseseden başka yerde yemezmiş. Bu müthiş lezzeti tadan ünlü elbette sadece Deniz Baykal’dan ibaret değil. Dükkânın duvarına asılan fotoğraflara baktığınız zaman vaktiyle gelip buradan piyaz yiyen pek çok ünlüyle karşılaşacaksınız.
2006’da vefat eden Mustafa Yangözler’in lezzetini oğlu Mehmet Efe Yangözler devam ettiriyor. Müessesenin piyazları ve köfteleri Mehmet Efe Yangözler ve İlhami Özkılıç’a emanet. Onlar her şeye direnerek bu lezzeti devam ettirme mücadelesi veriyorlar. Antalya’nın eski mekânlarından biri olarak bilinen Demirciler Çarşısında zamana direnerek ayakta kalmaya çalışıyorlar. İlk açıldığı yer yıkıldığı için buraya taşınmışlar. Maalesef şimdiki mekânları da kendileri gibi zamana karşı direniyor. Plan projesi yapılmış yıkılacağı günü bekliyor. Bu yazıyı esas yazmama sebep de budur. Böyle köklü bir müessesenin ve onun başka bir yerde yiyemeyeceğiniz lezzetteki piyazı için de tehlike çanları çalıyor. Yaklaşık 60 yıllık bir müessese ve lezzet tarihe karışmasın. Belediye başkanlarımızdan özellikle bu tarihi müesseseyi yaşatmaları için katkıda bulunmalarını istirham ediyorum. Gittikçe çoraklaşan bu dünyada bu damak çatlatan lezzeti de kaybetmeyelim. Somut olmayan kültürel miraslarımızdan birisi olan piyazı sadece Antalya için değil Türkiye için de yaşatmak zorundayız.