İnsanı diğer canlılardan ayıran özellikleri sıralansa elimizde epeyce uzun bir liste oluşur. Hemen en başta da konuşan bir varlık olduğumuz yer alır herhalde. Elbette bu listede “konuşmak” da dahil olmak üzere başka canlılardan bizi ayıran pek çok özelliğimiz doğal olarak bizi biz yapan özelliklerdir aynı zamanda. Bana göre bu listenin başında yer alan özelliğimiz merhamettir. Ve bizi biz yapan yani insan olarak varlığımızı tescil eden şey merhamettir.
Merhamet tek başına bir insanı bulunduğu yerden yukarıya taşıyan bir özelliğimizdir. Kendi öz benliğimizi inşa etmede en değerli yapı taşı merhamettir. Merhametli insan kendisinin farkına varmış, varlığının özüne nüfuz etmiş ve kendisinin dışındaki varlıkları da “amasız, fakatsız, lakinsiz” kucaklama büyüklüğüne erişebilmiş insandır. Yıkmanın, kırmanın, bozmanın çok daha kolay olduğu bir dünyada insana kötülükten başka bir şey getirmeyen bu tavrın karşısında zor olanı tercih etmektir merhamet. Meşakkatli ve uzun bir yoldur merhametin yolu. Bu yolda sabır ve sebatla yürümek öncelikle kendi öz benliğini terbiye etmek sonra da bütün insanlığa iyileştirici bir iksir sunmak gibidir. Tersinden bakacak olursak. Hayatta en sevmediğimiz insanları sıralayacak olsak pek çok olumsuz özelliklere sahip olanları sıralarız... Yalancılar, sahtekârlar, yalakalar, dedikoducular… Bu olumsuz özelliklere sahip olanları zamanla tolere ederiz. Birisinin yalancı olduğunu bilerek onunla ilişkimizi devam ettirebiliriz, bir diğerinin dedikoducu oluşunu sevmeyiz ama onu o özelliğine rağmen hoş görürüz. Oysa zalim olanı, acımasız, merhametsiz olanı aynı şekilde kabullenemediğimizi düşünüyorum. Çünkü insanın diğer olumsuz özellikleri bir noktada kabul edilebilirliği taşır içinde. Oysa zalim, acımasız, merhametsiz insan, insan olma vasfını kaybettiği, başka bir varlığa dönüştüğü için onu tolere etmemiz, kabul etmemiz mümkün olmaz.
Türk Edebiyatının en önemli romancılarından biri olan Reşat Nuri Güntekin, Acımak isimli romanında “Acımak... Ben insan ruhundaki derinliğin ancak onunla ölçülebileceğine kaniim. Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş, nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir.” der. Büyük romancımızın cümlelerinde de görüleceği üzere merhametin, acımanın bir başka güçlü yanı empatiyi sağlamasıdır. Kendinizin dışında var olan bütün canlılarla empati kurabilmenin “insan” olabilmenin yegâne şartı bütün varlıklara acımak ve merhamet penceresinden bakabilmektir.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Merhamet duygusuna sahip değilseniz, bütün insani vasıflarınızı yitirmişsiniz demektir. Hadi o çok meşhur benzetme ile söyleyelim. Bütün insani vasıflarımızın başında 1 gibidir merhamet. Eğer merhametimiz yoksa geriye kalan bol sıfırların da hiçbir hükmü yoktur. İnsana en çok yakışanı da merhamettir.