İstiklal Marşımızın kabulü, Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümü gibi zamanlarda Mehmet Akif’i hatırlıyor ve anıyoruz. Nasıl Ramazan aylarında İlahiyatçılar aranan kişiler oluyorsa yukarıda adını andığımız günlerde de Akif bağlamında konuşma yaptırmak için biz edebiyatçılar aranan kişiler oluyoruz. Bu çerçevede yıllardır Akif üzerine konferanslar verir, konuşmalar yaparım. Bu etkinliklerde davet edenleri hiç boş çevirmedim. Çünkü benim gerçek Mehmet Akif Ersoy’u anlatmak gibi bir derdim var. Bunu kendime misyon edindim ve bu kutlu görevi yerine getirmek için de elimden geldiğince, dilimin döndüğünce anlatmaya çalışıyorum gerçek Akif’i. Bunu kendime görev edinmemi sağlayan önemli gördüğüm bir suistimal var. Daha önce bir yazımda da ifade etmiştim. Mehmet Akif, kamplaşan toplumda birilerinin mütedeyyin insanları yaftalamak, birilerinin de Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e düşmanlıklarını gizli şekilde kusmak için kullandığı bir isim. Benim derdim bütün bu tarz karın ağrısı olanların dışında açıkça ve dürüstçe gerçek Akif’i anlatmak, yazmak. Bugün bu köşede de Akif üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kinlerini kusmaya çalışanların dillerine pelesenk ettikleri Akif’in Mısır’a gitmesi meselesini yazmaya çalışacağım. (Akif üzerinden düşmanlığın başka cepheleri de var. Onları da zamanla yazarım.)
Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e düşmanlıklarını Akif üzerinden yapanlar; gerçekleri saptırıyor, gerçeği tahrif ediyor ve konu hakkında bilgisi olmayanları bilerek yanlış bilgilendirerek düşman hale getiriyorlar.
Mehmet Akif, ilk olarak Abbas Halim Paşa’nın maddi desteği ile 1914 yılında Mısır’a gider ve iki ay kadar kalır. İkinci olarak Ekim 1923’te yine Abbas Halim Paşa’nın daveti üzerine Mısır’a giden Mehmet Akif, bu sefer 7 ay kalır Mısır’da. İstanbul’a 1924 yazında döner. Üçüncü defa 1924 yılının sonunda Mısır’a gider ve Mayıs 1925’te döner. Son olarak Eylül 1925’te Mısır’a gider ve 11 yıl Mısır’da yaşadıktan sonra 17 Haziran 1936’da Türkiye’ye kesin dönüş yapar. Bu tarihlerden de anlaşılacağı üzere biri Cumhuriyet öncesi üçü de Cumhuriyet döneminde olmak üzere Mehmet Akif dört defa Mısır’a gider ve döner.
Akif üzerinden düşmanlık yapanlar Akif’in Şapka İnkılâbına karşı çıktığı için Mısır’a gittiğini hatta oraya sürgün edildiğini söyleyecek kadar iğrençleşirler. Düşmanlıkları gözlerini ve kalplerini o kadar kör etmiştir ki Şapka İnkılâbının Akif’in yurttan ayrıldıktan sonra gerçekleştiğini göremezler. Belki de bilirler ama işlerine gelmediği için bu iftira ve yalana devam ederler. Akif Eylül 1925’te Mısır’a gider oysa Şapka İnkılâbı 25 Kasım1925’te kabul edilir ve 28 Kasım 1925’te Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer. Bu akıl ve vicdan yoksunu kişiler Akif üzerinden düşmanlık yaparken pek çok şeyi de gözden kaçırırlar. Ne hikmetse Mehmet Akif, 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldığında, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet kurulduğunda, 3 Mart 1924’te Halifelik kaldırıldığında, 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat kanunu ile eğitim öğretimbirleştirilirken ve Mayıs ayında da Medreseler kapatılırken hiç ses çıkartmayacak ama Şapka İnkılâbı gerçekleşti diye Mısır’a gidecek ya da sürgün edilecek! Bu çok iğrenç bir yalandır. Milli Mücadele’ye Atatürk’ün daveti üzerine katılan ve karış karış memleketi gezerek camilerin kürsülerinde vaaz veren konuşma yapan, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe tercümesi için seçilen Mehmet Akif’i görmezden gelenler, bu cephesini karartanlar konu Cumhuriyet ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk düşmanlığı olunca başka bir Akif ortaya çıkarıyorlar. Bu en basit ifadesi ile alçaklıktır, vicdansızlıktır!
Peki Akif, Mısır’a neden gitti?Akif’in neden Mısır’a gittiğine dair bizatihi kendi ifadesi yok. Ama çevresindeki arkadaşları ve dostlarının yazdıklarından hareketle birkaç neden çıkarılabilir. Abbas Halim Paşa’nın kendisine sağladığı imkânlarla maddi sıkıntılardan uzak, rahat bir hayat içinde yazmak istediği eserlerini yazmak için gittiğini iddia edenler var. Polis takibine alınması zoruna gittiği için yurttan ayrıldığını söyleyenler var. Bu ikisi de olabilir. Polis takibi meselesini de yanlış yorumlayanlar var. Bunu da haftaya detaylıca yazalım o halde.