Halk arasında “Yüzdük, yüzdük kuyruğuna geldik…” denilen bir deyiş vardır…
Artık sonuna geldik…
Pazartesi günü sizlere seçim sonuçları ile ilgili nasıl bir yazı yazacağımı bilmiyorum…
Ama şu ana kadar izlediğim seçim kampanyalarından elde ettiğim sonuçları şöyle özetleyebilirim.
Bu seçim belkide siyasi tarihimizin en düşük katılımlı seçimi olacaktır.
Bu nedenle seçmenini hangi parti ya da aday sandığa götürebilirse o parti ya da aday biraz daha şanslı olacaktır.
Yine siyasi tarihimizin “siyasi seviyesi en düşük” seçim kampanyası dönemini yaşadık. Köfteci muhabbetinden emeklinin maaşının düşüklüğüne kadar uzanan ama özellikle muhalefet tarafından sistemin sorgulanmadığı, ekonomideki krizin özünde siyasi krizden kaynaklandığı konusunu ele almayan bir kampanya dönemi yaşadık.
“Müesses nizamın” çizdiği sınırlarda yapılan siyasetin çözüm üretmediğini, hiçbir siyasi partinin gelecekle ilgili umut vermediğini gören özellikle genç seçmenlerin yaklaşık yüzde 20’si ilk kez “protesto oyu” kullanacağını açıkladı. Bu durumun demokrasi açısından da oldukça tehlikeli bir gidiş olduğu sanırım siyasiler tarafından hala algılanmadı.
Kendi içinde bir değişim yaşayan CHP, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde sürdürdüğü “parlamenter sisteme dönüş” çalışmalarını ve bunun yerel siyasete yansımalarını adeta askıya aldı. Bunun sonucunda içinde yaşadığımız tüm krizlerin nedeni olan başkanlık sisteminin toplumsal ve siyasal alanda “meşrulaşmasına” katkıda bulundu.
Başta CHP olmak üzere muhalefet kaç tane ve hangi belediyeleri alırlarsa alsınlar, bu belediyelerin bütçeleri, iç ve dış borçlanmaları Şehircilik Bakanlığı ve cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanmadan kullanılamayacağı bu topluma anlatılmadı. Yarın feveran etmemek için bu demokrasi dışı uygulama ne yazık ki topluma anlatılmadı.
Keza hiçbir farklılığı olmadığı halde “Yeniden Refah Partisi’nin” gelecekte AK Parti’nin yerine ikame edilmesi için özellikle mevcut “müesses nizam” tarafından güçlendirilip toplumun önüne “yeni bir alternatif” olarak sunulduğu sorgulanmadı. AK Parti ve Erdoğan’ın Refah Partisi’nden türetildiği unutturularak bunun yerine sözüm ona AK Parti’ye oy kaybettirdiği tezinden yola çıkılıp sübniminal şekilde desteklendi ve toplum nezdinde adeta “şirinleştirildi…”
Görüldüğü gibi siyaset alanının daraltıldığı, seviyesi son derece düşük, kent aşkı(!) ve sevgisiyle anlatılmaya çalışılan ama özünde rantın paylaşımı mücadelesi şeklinde yürütülen bu seçimi kimler, nasıl alırsa alsın ilerleyen günlerde bunun bir demokrasi kazanımı olmadığı daha iyi anlaşılacaktır.
Bu seçim kampanyası göstermiştir ki;
Eğer ülkenin önünün açılması, demokrasi ve özgürlüklerin, daha adil bir paylaşımın olabilmesi için mevcut siyasi sınırların aşılması, AB normlarında bir ülke olabilmek için mevcut sistemi oluşturan müesses nizamın aşılması gerekmektedir…
Aksi halde sen, ben, bizim oğlan arasında demokrasicilik oyunu tiyatro biçiminde devam eder.
Bütün bu tespit ve analizlerimden sonra hala kimin seçimi kazanacağını soruyorsanız söyleyeyim…
Malatya’da destek isteyenler için bir deyiş vardır;
“Ne koyduyduysan avcuma, onu sürerim yüzüne…”
Kalemine sağlık,demokrasi ve yeniliklerin geliştirilmesi adına söylemler yerine,promasyon ve sadaka dağıtımlarının bol olduğu bir seçim kampanyası yaşıyoruz