Merkez İlköğretim üçüncü sınıf öğrencisi Nurdan Katı, Engelliler Haftası nedeniyle çok harika bir yazı yazmış. Bu yazı beni çok etkiledi ve bir kez daha düşünmeye sevketti. Sizin de beğeneceğinizi düşündüğüm yazıyı olduğu gibi yayınlıyorum.
***
Benim bir tane halam var. İsmi Mehtap. 38 yaşında, orta boylu, normal kiloda, siyah düz saçlı ve bu dünyaya çok güzel gülümseyen simsiyah sürmeli gözleri var. Ona hep baktığımda yüzü hep güler. Ama benim halam, doğduğu günden beri yürüyemiyor. Konuşması da çok net değil. O bir engelli. Aslında bu kelimeyi hiç sevmiyorum. Engel kime, engel niye?
O da bizler gibi bir insan. Sağlıklı bir insan. Hasta değil en azından. Her yeni bir güne gülümseyerek başlar. Kahvaltısı özeldir. Keyifle sabah çayını içer. Televizyonu onun dünyası, belki de tek arkadaşı. Çünkü onun yalnızlığını ve sıkıntısını paylaşan tek dostu. Çok yemek yemez. Kilo almaktan, ailesini zora sokmaktan korkar. Eve gelen misafirleri çok sever. Onları dinler, onlarla konuşur. Düğünlere, bayramlara ve gezmelere bayılır. Neşelidir. Bizler için önemsiz bir şey onu dünyalar kadar mutlu edebilir.
Bizim şehrimizin parkları çok güzel ama kaldırımları çok dar. Bir de bu dar kaldırımlara, mağazaların dışarı serdiği mallar eklenince yürümek imkansız. İnsanlar sabırsız. İnsanlar biraz yavaş yürüyünce oflayıp pufluyorlar. Tabi ki sinirlenirler. Onların yürüyebilen iki tane ayakları var ya! Yürüyorlar, konuşuyorlar ama kalpleri, ne yürüyebiliyor, ne de görebiliyor.
Benim halamın yanında onun her şeyi ile ilgilenen bir insan daha var. Babaannem? O çok sabırlı, güçlü ve sevgi dolu. Halamın bazen kapris yaptığı zamanlarda bile çok sabırlı. Ona kızmıyor, bağırmıyor. Çünkü o, onun çocuğu. Tıpkı bizim annelerimiz gibi. Bizler de annelerimizin kıymadığı, gözü gibi baktığı çocuklarıyız. Yani halam yürüyemiyor ama bizden çokta farklı değil.
Sokakta insanlar dönüp onun arabasına ve ayaklarına bakıyorlar. Sonra arkalarına dönüp dönüp tekrar bakıyorlar. Ben buna çok üzülüyorum, ama halamın canı hiç sıkılmıyor. Gezerken heyecanlanıp sesli konuşabiliyor. Sadece mutlu olduğu için, ama insanlar öcü görmüş gibi bakıp dinliyorlar. Biz evimizde de sokakta da, parkta da, herhangi bir lokantada yemek yerken de onunla çok mutluyuz. Biz onu çok seviyoruz. O da bizim sevgimizle yaşıyor, mutlu oluyor.
Annem her zaman onların, ?Allah?ın en özel çocukları, cennetin melekleri? olduğunu söyler. Ne olur biz de bu melekleri üzmeyelim, onları sevelim. Onların farklı olduklarını düşünmeyelim.
Hepimiz insanız. Kazalar da biz insanlar için. Yani sağlıklı her bir insan bir gün engelli olabilir. Her engelli, doğuştan engelli değildir. Görmeyen gözler, yürümeyen ayaklar, duymayan kulaklar, konuşmayan diller engel değildir. Engel, duyarsız olmak, vicdanı susturmak, kalp gözünü kör etmektir. Engel bedende değil düşüncededir.
Hepinize sağlıklı ve engelsiz günler diliyorum.
NOT: Bana göre bu yazı tam bir ders niteliği taşıyor. Engellilerle ilgili ancak bu kadar güzel bir yazı kaleme alınabilir. Bu güzel yazıdan dolayı Nurdan?ı gözlerinden öpüyorum. O?nu yetiştiren ailesi ve öğretmenlerine de saygılarımı sunuyorum.