Her şeyin bir vakti var. Vakti saati geldiğinde hiçbir şey kaçınılmaz sona engel olamaz. Zaman müstakim bir hat gibi gitmiyor. Devir daim ediyor. Geçmişte yaşananlar, günümüzde de yaşanıyor. Gelecekte de yaşanmaya devam edecek.
Türk Edebiyatında muhteşem bir veciz söz vardır. Haydi Abbas, vakit tamam.
Abbas şiiri öyle güzel özetler ki insan hayatını ve her şeyin bir sonu olduğunu. Ne kadar ertelemeye, geciktirmeye çalışırsan çalış, mutlak sonla karşı karşıya kalınacaksınız.
İşte o gözle birlikte tekrar okuyalım bu muhteşem şiiri.
ABBAS
“Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.”
Abbas’taki pişmanlıklar tarifi mümkün değil. Vaktinin dolduğunu bilen ve giden insanın pişmanlığını hangi kalem anlatabilir ki? İdam sehpasına çıkartılan idam mahkûmunun içinde hangi fırtınaların koptuğunu kim bilebilir ki?
Ömrü boyunca peşinde koştuğu gücün, makamın, iktidarın, servetin elinden gittiğini, sonunun geldiğini gören insanın ruh halini anlatmaya imkan var mıdır? Yoktur yok olmasına da ne yaparsın ki vicdanı olmayan bu kaba softa yobazlar olduğu müddetçe bu acı tabloyu seyredeceğiz. Nasıl bir hırçınlık içinde öfke patlamaları ile çevresine saldırdığına tarihte defalarca şahit olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Çünkü tarihte vakti dolan Abbaslar hiçbir zaman bitmeyecek.
Hiç düşündünüz mü bir insan iktidarı niye bırakmak istemez ve bırakmamak için her şeyi ama her şeyi göze alır? İnsanlara hizmet etmek için geldiği makamda o koltuğun esiri olan bu sefil ruhların nasıl cinnet geçirdiklerini, her şeyi ve herkesi ateşe attıklarını ve atacaklarını yaşayarak göreceğiz. 2 x 2 = 4 eder mi etmez mi bilinmez belki ama bu olgu mutlak hakikattir.
Yazıklar olsun ki gerçekler karşısında susan, surete haktan görünen, ikiyüzlü münafık ruhlu, makamın, paranın ve korkusunun esiri olmuş şahsiyetsizlere. En az sizler de bu sefil ruhlu insanlar kadar suçlusunuz. Sizler olmasaydınız onlar olmazdı. Sizler bütün bir toplumu ateşe attınız. Ve ateşin başında halay çektiniz. Bilmediğiniz tek şey, bu ateşin bir gün sizi de yakacak olması gerçeği.
Bu dünyadan vakti dolan bir Abbas; Trump geçti. Geçerken de yaktı geçti. Gerçek yüzünü, çirkinliğini makamı kaybettiğini anladığında sergilemekten de hiç çekinmedi. Demokratik görümünü altındaki o iğrenç diktatörlük ruhu bir anda ortaya çıkıverdi. ABD tarihine adını kara leke olarak yazdırdı ve tarih oldu. Ne acı bir son. Bunca servet, zenginlik, kariyer, şöhret bir anda silindi. Utancıyla, çirkin yüzüyle devrildi gitti.
Dünyanın hangi köşesinde kimler vardır bilinmez ama her Abbas’ın gidici olduğu hakikati bizlere ümit veriyor. O yüzden vakti dolan Abbaslara son sözümüz Pir Sultan Abdal’ın deyişiyle gelsin.
“Yürü bre Hızır Paşa, senin de çarkın kırılır.
Güvendiğin padişahın, o da bir gün devrilir.”