Dünkü köşe yazımı okuyanlar hatırlayacaklar.
Üniversiteyi bitirmiş bir çiftin iş bulmak için her yere başvurduğunu ancak bütün kapıların yüzlerine kapandığını yazmıştım.
Çiftimizin öğretmen olduğunu, ancak eğitim sisteminden umudunu kestikleri için “Ne iş olursa yaparız” dediklerini aktarmıştım.
Bu konuda benden yardım istemiş, ben de siz değerli okurlarla bunu paylaşmıştım.
Çiftin yaşadığı olay beni hayli etkiledi. 3 gündür olayın etkisinden kurtulmuş değilim. Yıllarca her türlü zorluğa göğüs gererek okuyan ve üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulacağını hayal edenlerin bu hayalinin gerçekleşmemesi karşısında yaşadığı şok gerçekten acı verici. Sistemdeki çarpıklıktan dolayı ortaya çıkan bu acı tablo hayatın her alanında karşımıza çıkıyor.
Size aktardığım bu yazıdan sonra Antalya’da çok acı iki olay daha yaşandı.
Maalesef bu olayların da benim yazdığımdan bir farkı yoktu.
Birincisi, işsiz kalacağından korkan bir esnaf kendisini dükkana kilitledi. Zabıtalar tarafından tezgahına el konulduğu gerekçesiyle kendisini dükkana kilitleyen esnaf iki gündür eylemine devam ediyor. 66 yaşında olan esnaf cama da içeride 23 tüp ve benzin olduğunu, içeriye girilmeye çalışılması halinde yakacağını yazdı. Esnafı polis ve zabıta ikna edemedi.
İkinci acı haber bu kez Yavuz Özcan Parkı’ndan geldi.
İşten çıkarıldığını söyleyen bir kişi, falezlerden atlayarak intihar etmek istedi. Polis ekiplerince ikna edilen şahıs, dakikalarca hıçkırarak ağladı.
İntihar etmek isteyen 33 yaşındaki kişi, gece bekçisi olarak çalıştığını ve işten çıkarıldığını söyledi.
Evet, size iki gün içinde Antalya’da yaşanan çok acı üç olay.
Yaşananlar karşısında üzülmemek elde değil.
Gerçekten bize neler oluyor?
Bunun sorumlusu kim?
Hükümeti suçlayarak sorunu çözebilir miyiz?
Yaşananlar nedeniyle hiç kendimizi sorguladık mı?
Hayır.
Hep birilerini suçladık, topu taca attık.
Olayların gerçek nedenini araştırmak istemediğimiz için de yukarıdaki üzücü gelişmeler yaşanıyor. Böyle devam ederse de daha çok yaşanacak. Lütfen şapkamızı önümüze koyup bir kez daha düşünelim.