Antalyaspor, önceki gün deplasmanda Eskişehirspor ile zorlu bir maç oynadı.
Kırmızı-beyazlı ekip, mutlak puan parolasıyla gittiği Eskişehir’den eli boş döndü.
Maç Antalyaspor lehine de sonuçlanabileceği gibi berabere de bitebilirdi. Kısacası üç ihtimalli bir maçtı, kazanan ise ev sahibi oldu.
Şahsen olayın bu boyutunu tartışmak istemiyorum. Zira Antalyaspor tarihinde ilk kez yenilmiyor, son kez de yenilmeyecek. Antalyaspor yaşadıkça bu sonuçlar alınacaktır.
Doğa Kaya’nın aldığı kırmızı kartı da çok büyütmüyorum. Evet, profesyonel bir futbolcu bu kadar amatörce davranmamalıydı. Bu konuda teknik heyet gerekeni yapmalı.
Yine son haftalarda yediği hatalı goller nedeniyle tartışılan Ömer’i de tartışmayacağım. Ancak Sammy’nin oynama zamanı geldiğini söylemeliyim. Bu konuda da top teknik heyette tabiî ki.
Bunlara takılmıyorum. İki gün sonra bunları unutacağız. Benim asıl takıldığım konu Antalya’da yaşayan biri olarak Antalyaspor’un maçlarını televizyondan izleyememiş olmamdır.
Merak ediyorum, önceki gün Antalya’da kaç kişi Eskişehir-Antalyaspor maçının son 15 dakikasını izleyebildi. Sanırım bunların sayısı iki elin parmaklarını geçmez.
Peki neden?
Nedeni Galatasaray-Fenerbahçe maçının o saatte başlamasıydı. Antalyaspor için kafe ve benzeri yerlere giden az sayıda taraftar Galatasaray-Fenerbahçe maçının başlamasıyla karşılaşmanın son 15 dakikasını izleyemedi. Kafe işletmecilerine kızmıyorum. Sonuçta para kazanmak istiyorlar. Bunun için de arz ve talebe göre hareket ediyorlar. Ancak aynı şeyleri futbolseverler için söyleyemeyeceğim. Yaşadığı kentin takımını desteklemeleri gerekirdi. Bunu tercih etmedikleri için kendi adıma onlara acıyorum.
Bitmedi.
Maçtan sonra eve giderken yağmur çamur demeden sokaklara dökülen Galatasaraylıları görünce iyice öfkelendim. Antalyaspor’un uzatmalarda yenildiği bir saatte Galatasaray’ın galibiyetini kutlamak içimi açıttı. Bu kadar da olmamalı. Havasını teneffüs ettiğin, ekmeğini suyunu içtiğin, çocuğuna ekmek götürdüğün bir yerde kendi değerine sahip çıkmıyorsun. Seninle hiçbir bağı bulunmayan 750 kilometre uzaklıktaki bir takımı ise destekliyorsun. Bana göre bunun adı tek kelimeyle nankörlüktür. Böyle yazdım diye bana çok kızan olacağını biliyorum. Ancak bunu yazmazsam ben de kendimi affetmezdim.