Sanırım Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ı en çok eleştiren gazetecilerin başında geliyorum.
Eleştirilerim kesinlikle belden aşağı olmadı, olmayacak da.
Tamamen inandığım ve kendimce yanlış bulduğum konuları dile getirdim, getirmeye devam edeceğim.
Örneğin yeni ulaşım sistemini eleştirdim. Adını yaşatacağı bir hizmeti olmadı Hoca’nın. Yine Almanların bira festivalini Antalya’da yaşatmaya çalışması hoş olmadı. Antkart’ı iptal edip yerine Halkkart’ı getirmesi herkes gibi beni de rahatsız etti. İşte tüm bunları eleştirdim. Zira yapılanlara inanmadım. Halkın büyük bir bölümü de benim gibi düşündüğü için Başkan Akaydın’ı eleştirdi.
Ancak son zamanlarda kimi kişilerin haksız yere Hoca’yı eleştirdiğine tanık oluyoruz. Daha doğrusu hiç hak etmediği bazı olaylarla adı anılıyor. En çok eleştiri de kuşkusuz “Oktoberfest” için geliyor. Şahsen ben de bu konuda Hoca’yı eleştirenlerin tarafındayım. Daha önce de belirttiğim gibi gereksiz ve anlamsız bir festival. Bu festivalin gençler alkole özendiriyor. Ancak unutmamamız gereken bir şey var. Festivale kimsenin kolundan tutulup zorla götürülmüyor. Yani gidenler tamamen özgür iradeleriyle hareket ediyor. Yine daha önceki iki festivalde iki kişinin ölmesinin de festivalle ilgisinin olmadığını biliyorum. İlk ölüm olayı bir Türk gencinin bir Alman vatandaşını öldürmesiydi. Burada alkolle ilgili bir durum yoktu. Tamamen şahsi sorunlar nedeniyle işlenmiş bir cinayetti. Geçen yıl ölen gencin de yine alkolle ilgilisi yoktu. Bu gencin uyuşturucudan dolayı öldüğü raporlarla belirlendi.
Buna rağmen sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler bu konuya dikkat çekerek Hoca’ya haksızlık ediyor.
Hoca’nın avukatı değilim elbette. Yukarıda da belirttiğim gibi kendisini zaman zaman yerden yere vuruyorum. Ancak ölümlerle ilgisinin olmadığını bilen biri olarak böyle bir yazı yazma gereği hissettim. Yani vicdanım beni böyle bir yazı yazmaya zorladı.