İnsan hayal etmeden arzu ettiklerine kavuşamaz.
Antalya sporunda da bazıları birbirini öyle pohpohluyor ki, pespembe yalancıklarla hak etmediği övgü zirvesinde dolaşıyorlar.
‘Birkaç İyi Adam’ filmi bir anda kafamda Antalya'da spor adına güzel ve başarılı organizasyon var mı sorusunu getiriverdi.
Bu kadar çok yanlışın, bu kadar çok bilmişliğin, bu kadar çok havanda su dövmenin olduğu spor camiasında, birkaç iyi adamın gerçekleştirdiği doğruluğu ve başarıyı kendine hedef alan sportif organizasyonlar da var.
Bana göre durumun böyle kötü olması, yalan, tembellik, kendisini geliştirme gibi bir dertlerinin olmadığı yönetici ve teknik insanların bol olduğu, riyakarlık ve abartmanın bol olmasından kaynaklanıyor.
Bütün bu olumsuzluklar beni hayal kurmaya itiverdi.
Bir anda karşıma rahmetli Süleyman Erol çıkıverdi. Beden eğitimi öğretmenliği sırasında bilgisi, öğretisi, disiplini, sonrasında Antalya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü sırasında Antalya'ya kazandırdığı spor kültürü, birçok branşta Türkiye, Avrupa ve Dünya şampiyonalarının Antalya'da yapılmasını sağlayarak Antalyalıların sportif görgülerinin artmasını sağlamış oldu.
Bütün yoğunluğuna rağmen spor salonunun da eşofmanıyla lise ve bölge karmalarını çalıştırırken görüyorum.
O takımlarda Ahmet ve Nuri Erol'u, Serdar Kemaloğlu'nu, Ercan Kerimoğlu'nu, Tamer Kavasoğlu'nu, Ömer İnkişaf'ı, Firuzan Gencay'ı ve birçok Antalyalı genci görüyorum.
Sonra Feride Erol'u görüyorum kız enstitüsü gibi bambaşka bir hedefi olan bir okulda birçok branşta eğitmenliğini ve takım oluşturmasını.
Sonra Mustafa Sarıkaya hocamı görüyorum. Hızır Reis Ortaokulu gibi toplumun her kesiminden 2000 civarı çocuğun okuduğu okulda birçok branşta kız erkek takımlarına verdiği emekler, kazandığı şampiyonluklar, sonrasında lig oyuncusu olan çocuklar.
Mümtaz Otur 'un M.K.E müdürüyken Aşkın Tuna gibi bir spor efsanesi ile Pilspor’u kurup Antalya'ya sportif katkıları.
Daha sonra Mehmet Cankalp'i görüyorum Ticaret Lisesi’ne basketbolda ilk şampiyonluğu hediye etmesini voleybol ve basketbolda şampiyonluğa abone olmasını, sonrasında Aksekispor ile başlayan Antbirlik'le lige çıkışı.
Mehmet Cankalp'in, İsmail Kahyaoğlu'nu, Feyyaz Yıldırım, Yahya Yıldırım, Tefik Çalışkaner, Mustafa Nalbantoğlu, Ünal Toprak, İlhan Kahyaoğlu'nun başı çektiği gurupla Türkiye ligine ilk çıkan takım Antbirlik’i görüyorum.
Sonra Ahmet Manavoğlu'nu, Ali ve Gülay Özdemir'i, Ayşe Erdil ve Abdullah Erdil'i görüyorum. Çağlayan Lisesi’nde Galip Gökmen'i Ramazan Gürkan'ı, Niyazi Keskin'i ve Antalya Lisesi’nde Mustafa Demir'i ve Emine Cankalp'i görüyorum.
Adalar Plajı’nda Antalyaspor’un su topu liginin tozunu atan su topu ve yüzme takımını çalıştıran Ziya Özden'i görüyorum.
Antalya'ya ve gençlere hizmet yarışında hep var olan Hüseyin Tuncer'i, Hüseyin Avni Koşar'ı görüyorum.
Daha sonra Antalya'ya çok hizmetleri olan Abdi Sapmaz'ı tüm beyefendiliği ve çalışkanlığı ile görüyorum.
Dedim ki onlar bu uğraşlarını verdikleri mücadeleleri şimdi verselerdi yada onlar gibiler şimdi olsaydı iç geçirdim.
Ama neden olmasın dedim.
Ve tabi unuttuklarımda vardır mutlaka. Onları da ve değerli olanları bir başka hayalimde göreceğimi umuyorum.
Gönlünüz dostluk ve spor dolsun.
Kısa zamanda mutlu günler ümit ediyorum. Selamlar...