Ülke olarak ciddi bir ekonomik sıkıtı içerisindeyiz. Ekonomik sıkıntıyı en acı gerçeği ile hisseden kesim her zaman olduğu gibi, emekliler ve asgari ücretliler oluyor.
Kök Maaş adı altında emeklileri adeta açlığa mahkum eden sistemin, ekonomik krizde işlemediğini gördük. Tüm bunlar yaşanırken yaklaşan Temmuz ayı nedeniyle de emekli ve asgari ücretli için zam tartışmaları başladı. Maalesef yine TÜİK verileri dikkate alınacak. Gerçek dışı enflasyon belirlemeleriyle emekçinin hakkı yine kaybolacak.
Tekrar etmekte sakınca yok, gıda fiyatları artık Avrupa’yı bile katladı ve geçti.
Hayat pahalılığı yaşanırken, hükümet cephesinden bir dizi tasarruf tedbirleri açıklandı. Açıklamada maalesef en çok bütçenin ayrıldığı diyanet ve örtülü ödenekler es geçildi. Yani yine bedeli çalışanlar ve vatandaşın sırtına yük bindirildi.
Ödenek olarak ayrılan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yılın ilk dört ayında 31 milyar lira harcadığı ve yine diyanetin günlük harcamasının ise 265 milyon 284 bin TL olduğu söyleniyor. Resmen lüks ve şatafat içinde yaşıyorlar. En komik olanı da Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın fakirlere şükredin demesi oluyor. Ekonomik anlamda milletin aklıyla dalga geçmek tam da böyle bir şey işte…
Vatandaşın sıkacak kemeri de kalmadı arkadaşlar. Emeklilerin ağaç altında banklarda ömürleri geçiyor. Asgari ücretli ise, artık bitme noktasına geldi. Ülkede herkes birbirini vurmaya başladı. İntiharlar ve evliliklerin bitmesi boşanmalar rekor seviyelere yükseldi. Olur, olmadık nedenlerden dolayı boşanmalar yaşanıyor. Bunun faturasını da en masumları çocuklar çekiyor. Canım istedi evlendim, canım istedi boşandım. Hiç anlamadığım ise, psikolojik baskı söylemleri. Boşanmaların bu kadar basite indirgenmemesi gerekir. Evcilik oyunu gibi oldu artık. Boşanmalarda eşitlik ilkesinin olması gerekiyor. Sadece erkeğe bütün sorumluluğu yüklemek haksızlık.
Ülkemizde doğurganlık oranı tarihinde ilk defa bu kadar düştü. Nedeni elbette geçim derdi. Yani ekonomik sıkıntı sadece gıdaya erişimi zorlaştırmıyor.