Her seçim önemlidir. Bu anlayışı kabul ediyorum ancak bazı seçimler vardır ki, Türkiye’nin kaderini adeta yeniden yapılandırmıştır. Örneğin 2017 yılında yapılan referandum ile Türkiye ilk defa deneyimlediği başkanlık sistemine geçti. 2018 yılından itibaren sürdürülen bu sistem ülkemize ne gibi kazanımlar sundu veya kaybettirdi, bunu iyi okumak lazım.
Yerel seçimler öncesi bu sistemin, kent yaşamına ve ülke ekonomisine ne gibi faydaları veya zararları oldu bunu iyi anlayarak sandığa gitmekte fayda var. Başkanlık sistemi ile beraber Başbakanlık, aktif olarak çalışan Bakanlar Kurulu ve diğer tüm yetkiler Cumhurbaşkanlığı makamına devredildi. Sayısız, hatta aşırı fazla diyebileceğimiz yetkiler tek makama bağlandı.
Yerel anlamda da bu sistemin getirdiklerini iliklerimize kadar hissediyoruz.
Geldiğimiz noktada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın miting için gittiği her yerde dillendirdiği gibi, ‘iktidar ile yerel yönetimler aynı partiden olmalı’ sözleri, yerel yönetimleri de tek elde toplama çabası olarak görüyorum. Bu iyi mi kötü mü karar verecek olan Türk milleti.
Bana göre bu anlayış merkezi yönetimde belki işe yarar. Ancak yerelde madalyonun bir de arka yüzü var. Her ilin kendine göre ayrı bir özelliği, yaşam tarzı var. Yani ayrı bir ruh yapısı var. Bu mozaiği tek bir anlayışın içine sokmaya çalışmak ne derece doğru?
Son beş yılda İstanbul, Ankara, Antalya gibi illere baktığımızda aslında neden ‘tek elde toplanmaması’ gerektiğini daha iyi anlıyoruz.
Memleketin ‘başarılı ve güzel işlerini tek bir partiden çıkan adayın yapmasını beklemek’ doğru değil.
Bu söylemi devletten destek almak açısından değerlendirirsek, merkezi sistemin yerel yönetimlere maddi ve manevi destek sağlaması kanunlarla sabittir. Bunu de geçelim, iktidar sahibi, o kentte yaşayan insanlardan da sorumludur. Oradakiler de kendi vatandaşıdır, bu nedenle, ‘o bizim partiden değil, oraya destek yok’ demek vatandaşı çok üzer. Kaldı ki, genel seçimlerde Ak Parti’ye oy vermiş milyonlarca insan, geçtiğimiz yerel seçimlerde birçok büyükşehir ve ilçelerde muhalefet partilerine oy vermiş ve göreve getirmiştir.
Son beş yılda muhalefet belediye başkanlarının kenti nasıl yönettiğine karar verecek olan vatandaştır. Onların demokratik tercihlerini küçümsemek, yok saymak doğru bir anlayış değildir.
‘İktidar ile yerel yönetimler aynı partiden olmalı’ açıklamaları, ne kadar iyi niyetli olursa olsun halkımız tarafından kabul görmez.