İnsan kâinatın en gözde varlığıdır, canı da teni de değerlidir.
İnsan canıyla teniyle değerlidir, korumaya saygı gösterilmeye hak ve hukuku gözetilmeye lâyık bir varlıktır.
Mevlana, insanları zaaflarına göre değil niyet ve özelliklerine göre değerlendirir.
İnsan bütün özellikleriyle değerli hayatı da bu yüzden kıymetlidir.
İnsanın kendini tanıması insanlığının farkında olması kendi değerini anlamasıyla olur.
Zaaflarına ve ihtiraslarına kapılan insanlar iyi niyetli yardımcı gibi duran aslında maddi manevi fırsatlar peşinde koşan insanların tuzağına düşüp o tür insanların güdümüne girip her attığı adımı onun direktifleri ile atar.
Böyle insani duygusal tuzaklara maalesef mesleki başarıları ve kariyerleri olan yalnız kadınlar düşüyor.
İşin üzücü bir tarafı da mesleki ve kariyerli olan böylesine başarıları olan kadınların maddi manevi çıkar peşinde koşan insanlarca söylenen her şeye inanması ve böyle insanların kendilerinin görevlerini makamlarını üstte yaptıkları işleri mühim işler gibi göstermelerini de araştırmadan inanmaları.
Kendi değerini unutup bir nevi esir olduğu insanın adeta talimatlarıyla hareket edip ondan habersiz adım atamaz hale gelip içtiği suyu bile nerdeyse ondan habersiz içemez hale gelebiliyorlar.
İşte bu yüzdendir ki insan kendisinin değerli olduğunu kimsenin güdümlü robotu olmadığını bilmelidir.
Hele ki eğitimde ve mesleğinde başarılar elde edip kariyer yapmış kadınlar cesaretlerini toplayıp verdiği tavizlerden vazgeçerek maddi manevi esirlikten kurtulabilirler.
Yoksa her yaptığı ya da yapacağı şeyi kimlerle görüşüp görüşmeyeceğini hatta maddi varlıklarının yönetimini maddi manevi esir olduğu insanın talimatlarıyla yapmaya devam eder.
Kendisinin değerini tekrardan anlayan insanlar özellikle de kadınlar silkinip cesaretle korkmadan bu maddi manevi esaretten kurtulabilir.
Gönlünüz ve kalbiniz kendi kıymetinizi bildiğiniz ölçülerde değerlensin.