Topluma Adanmış Bir Hikâye
İstedim ki yazılarımıza ülkemizde doğum biliminin öncülerinden bir isme saygı biyografisiyle başlayayım. Yazı dizisi şeklinde zevkle okuyacağınızı düşündüğüm bu hayat hikâyesi daha önce çok fazla değinilmemiş bir kimse olarak tarihte yerini alıyor.
Türkiye’nin ilk kadın doğum uzmanı Dr. Besim Ömer Akalın Paşa…
Yaşadığı yıllara tanık olan yazar Peyami Safa “beşiğin tabuta, kundağın kefene galip gelmesi onun sayesinde oldu. Ben ve kardeşlerim onun eliyle doğduk. Onda nüfus heyecanı, büyütme ve üretme humması vardı” ifadelerini aktarıyordu.
Besim Ömer Akalın; Türkiye’de ilk doğum kliniğini açan, ilk çağdaş doğum kitabını yazan kişidir. Ülkede tıp yayıncılığını başlatan hekimdir. 1862 yılında Besim Ömer, Askeri Tıp Okulu’nu yüzbaşı rütbesiyle birincilikle (1885) bitirdikten sonra bir süre Haydarpaşa Askerî Tatbikat Hastanesi’nde çalışır, Yunanistan sınırında Serfice’de askeri hekim olarak görev yapar.
Askeri hekim olarak geçirdiği tifodan sonra, açılan sınavı kazanarak ebelik bilgisi hocası Mehmed Vahit Bey’in yardımcılığına başlar. İleri görüşlü ve aydın bir hekim olan Mehmed Vahit Bey, Besim Ömer’in doğum bilgisi eğitimi alması için 1887 yılında Paris’e gitmesini sağlar.
Besim Ömer’in öğrenci olduğu yıllarda Türkçe eğitim yapılan Askerî Tıbbiye’de yabancı kaynaklardan çevrilen doğum kitapları okutuluyordu. Ancak ülkede pratik eğitimin olduğu bir doğum kliniği yoktu. Dolayısıyla eğitim, tamamen teorikti ve maket üzerinde yapılıyordu.
Fransa doğum bilgisi anlamında dönemin önde gelen ülkeleri arasındaydı, eğitim ve doğumlar fakülte hastanelerinde yapılıyor, eğitim uygulamalı olarak veriliyordu. Orada çalışırken 1888 yılında, memlekette bu konudaki ilk yayın olan “erken ve zayıf doğan çocuklara ilk yardım” ile ilgili yayını yaptı.
Hocası Mehmed Vahit Bey’in ölümü dolayısıyla, onun görevini yapmak üzere çağrılır. Fakat yurtdışında eğitime devam kararı alır ve bu kararı Askerî Tıbbiye yönetimince uygun görülür. Dörtbuçuk yıl Fransa’da kalarak 1891’de yurda döner ve görevine başlar.
Paris’teki öğreniminin ardından yurda döndüğünde rütbesi generalliğe yükseltildi. Yurtdışından gerekli donanımla dönen Dr. Besim Ömer, edindiği tecrübelerini uygulayabileceği ve uygulamalı eğitim verebileceği modern bir doğumevi açmak ister. Bu konuda II. Abdülhamid’e pek çok kez dilekçe yazar, ancak hepsi reddedilir. Besim Ömer bu çabalarını şöyle aktarmaktadır: “Padişahın nazarında vilâdethane (doğumevi), bir “piçhane” gibi kabul ediliyordu” çünkü o yıllarda Osman ailelerinde doğumlar ev ve konaklarda yapılıyor, evlilik dışı gebe kalanlar ya da fahişeler ise gizli doğum yapmak zorunda kalıyorlardı.
Dr. Besim Ömer’in hayatından esinlenerek çıktığımız ilk doğum evi yolculuğuna gelecek yazılarda devam edeceğim.
Op. Dr. Güray Ünlü