Televizyon izlerken birilerine bakıp da “Ya bu adamlar bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş” diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Dünyanın en renkli ekranına sahip ülkeyiz. Dizi sektörünün hızına yetişmek mümkün değil. Beğendiğim birkaçını izlediğim oluyor. Daha çok diğer programları takip ettiğimi söyleyebilirim. İşte o programlarda bilgi ve birikimi olmadığı halde konuşanlar da oluyor. ‘Mübarek her şeyi de biliyor, bildiğini sanıyor’ diyerek diğer programa geçiyorum. Başa dönelim ve bu adamlar buralara nasıl gelebilmiş olabilir sorusuna yanıt arayalım. Justin Kruger ve David Dunning bu hissi çok yaşamış olacak ki, iki psikiyatri uzmanı, yıllar önce bir teori ortaya atmışlar. “Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.” Bunun üzerine bir araştırma başlatmışlar. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşmışlar; Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir. Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar. İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan yetersiz kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz. Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür. Sonuçta, her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler. Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında fazla alçakgönüllü davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler. Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler. Soru da bilgiden doğar, cevap da. Hz. Mevlana.