Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ali Keleş, önceki gün çok uzun zamandır unuttuğumuz bir acı gerçeği hatırlattı; Antalya’da 6.5 ile 7.5 arası deprem olabilir…
15 Temmuz’daki hain kalkışma ve sonrasında yaşanan süreç her şeyi unutturuverdi maalesef. Önceki gün 17 Ağustos Marmara Depremi’nin 17’nci yıldönümüydü. Resmi rakamlara göre yaklaşık 19 bin kişinin hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı o büyük afetin üzerinden tamı tamına 17 yıl geçti.
Peki bu sürede neler yapıldı?
Yaşanan acılardan dersler çıkarılabildi mi?
Ve böylesi acılara karşı önlemler alındı mı?
Jeoloji mühendislerinin bu ve benzeri sorulara yanıtı oldukça net.
Maalesef bir arpa boyu yol alınamadı…
Şöyle dönüp arkamıza baktığımızda da, Marmara Depremi sonrasında kayda değer dikkatimizi çeken tek şeyin, önce pilot uygulamayla, ardından tüm ülkeye yayılan Yapı Denetim Sistemi olduğunu görüyoruz. Kaldı ki bu sistem de bir hayli tartışmalı. Çünkü
Yapı Denetimi’nin parasını müteahhit veriyor. Yani yapı denetim firmaları ‘patronunu’ denetleyen bir konumda. Böyle olunca da ‘denetim mekanizması’nın ne kadar sağlıklı olduğu/olabileceği tartışılıyor.
Öte yandan, son 20 yılda, Marmara, Van, Çankırı, Akşehir, Çay-Afyon, Pülümür Tunceli, Bingöl, Elazığ, Bala-Ankara ve Simav-Kütahya depremlerini yaşayan Türkiye hala ‘18 Nisan 1996’ tarihinde yürürlüğe giren; hem güncelliğini hem de işlevini yitiren Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası’nı kullanıyor. 20 yıldır bir deprem haritasının dahi güncellenmemiş olması gerçekten anlaşılır değil…
Bazı büyükşehirler hariç, kentlerde toplanma alanları, acil ulaşım yolları filan bulunmuyor. Antalya da buna dahil. Allah korusun bir deprem olsa vatandaş nerede toplanacak bilen yok.
Ya ‘Acil Afet Ulaşım Yolu’ veya yolları olarak ayrılmış caddeler var mı?
O da yok. Toplanma alanı veya acil ulaşım yolları bulunan kentlerde de durum vahim. Toplanma alanlarını bilen yok, söz konusu yollar ise konulan ‘yasak’ tabelalarına rağmen park etmiş araçlardan geçilmiyor. Bu da şunu gösteriyor; Sadece bunları yapmak da yetmiyor. Vatandaşa ‘deprem’ bilinci aşılanmalı. Ve bu en kısa zamanda yapılmalı. Türkiye’nin deprem kuşağında bir ülke olduğu gerçeği tüm beyinlere kazınmalı. Kurumlardaki sivil savunma birimleri ‘bankamatik memur’ statüsünden çıkarılıp gerçek işlevlerine kavuşturulmalı.
Depremleri önlemek elbette mümkün değil. Ancak bu doğal afetin daha az hasarlarla atlatılabilmesi alınacak önlemlerle mümkün. Bunun için öncelikle yapılması gereken, sadece büyük depremlerin yıldönümlerinde hatırlamak değil bu büyük riski hayatın her anında akıllarda tutmak olmalı. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin bir deprem master planı hazırladığını biliyorum. Büyükşehir Belediyesi bence bu çalışmaya hız vermeli ve bir an önce hayata geçirmeli. Çünkü turizm kenti bu anlamda çok riskli. Uzmanlar yıllardır uyarıyor, geçmişte 4’üncü derece deprem kuşağında olduğu düşünüldüğü için 2000’li yıllara kadar yapılan binaların tamamı buna göre yapılmış. İnşaatlarda buna göre malzeme kullanılmış. Oysa bugün Antalya’nın önemli bir bölümünün 2’nci derece deprem kuşağında olduğu biliniyor. Birinci, üçüncü ve dördüncü deprem kuşağında olan bölgeleri de mevcut.
Dolayısıyla Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ali Keleş’in ve diğer uzmanların da zaman zaman gündeme getirdiği gibi olası bir 5 ve üzeri şiddette depremde Allah korusun büyük yıkımlar kaçınılmaz olacaktır.