Antalya geliri giderinden fazla olan ve ülke ekonomisine en çok katkı sağlayan 5 ilden birisi…
Her yıl ağırladığı 10 milyonu aşkın turistle ‘Türk turizminin başkenti’ sıfatını fazlasıyla hak eden Antalya, örtü altı tarımın da lokomotif kenti. Türkiye’de örtü altı tarımın yaklaşık yüzde 40’ı burada, Antalya’da yapılıyor. Tarım ve turizm kadar olmasa da ticaret de bu kentin önemli dinamiklerinden…
Doğasıyla, iklimiyle dünyanın en önemli destinasyonları arasında yer alan, Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi olan Antalya işte bu özellikleri nedeniyle siyaseten de son derece önemli bir konuma sahip. Dolayısıyla ülkeyi yönetmeye talip siyasi partilerin yol haritalarında Antalya oldukça önemli bir noktada yer alıyor. Çünkü ülke ekonomisine katkısının yanı sıra, aldığı yoğun göç nedeniyle kozmopolit bir yapıya da sahip.
Yani Akdeniz’in bu önemli kenti bir nevi ‘Küçük Türkiye’…
Antalya’yı ülke genelinde öne çıkaran tarım ve turizmin şu sıralar önemli sorunları var. Hava sınırlarımızı ihlal eden Rus uçağının düşürülmesi sonrası patlak veren ve Rusya ile aramızda ciddi gerginliklere yol açan krizin olumsuz etkileri her geçen gün biraz daha kendini hissettiriyor. Sektör temsilcilerinin feveranları, neredeyse günaşırı açıklanan istatistikler krizin boyutlarının giderek büyüdüğünü gösteriyor. ATSO, ATB gibi kuruluşlar sektörel sorunları ve alınması gereken önlemleri içeren kapsamlı bir raporu ilgili bakanlara, siyasilere sundu. Doğru da yaptılar çünkü çözüm noktası siyaset.
Antalya her şeye rağmen bu noktada, yani siyaseten avantajlı bir dönemde. Bir kere Büyükşehir Belediyesi’nin iktidar partisine mensup olması başlı başına bir şans. ‘Ne alaka’ diyeceklerin Akaydın dönemine bakmalarını tavsiye ederim. Akaydın döneminde adeta nadasa bırakılmış bir kent izlenimi veren Antalya bugün şantiyeye dönmüşse bunun tek sebebi, Başkan Menderes Türel’dir. Belediye başkanlığına ara verdiği dönemde milletvekili olan, AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı’na yükselen Türel, o dönemde edindiği tecrübe ve geliştirdiği ikili ilişkileri hizmete dönüştürmektedir. Meseleye objektif gözle bakabilen herkes bu farkı görmektedir.
Antalya’nın bir diğer şansı da, kentin tüm sorunlarını bilen, çözüm noktasında proje üretebilecek kapasiteye sahip olduğunu ATSO Başkanlığı döneminde gösteren Çetin Osman Budak’ın milletvekili olmasıdır. Daha önce de birçok yazımızda donanımlı insanların TBMM’ye gönderilmesi (ki, Antalya’da böyle isimler mevcut ama çoğu siyasete uzak durmayı tercih ediyor) gerektiğinden bahsetmiştik. İşte Çetin Osman Budak bunlardan biri. Budak genel seçimde CHP’nin kontenjan adayı olduğunda, “Budak CHP’nin şansı” demiştik, şimdi de hem CHP’nin hem Antalya’nın şansı diyoruz. Çünkü yıllarca ATSO gibi bir kuruluşta yönetim kurulu üyeliği, başkanlık yapan, ayrıca TOBB yönetimine girme başarısı da gösteren Budak, bu kentin sorunlarını en ince ayrıntılarına kadar bilen birisi. Tıpkı kendisi gibi ATSO başkanlığının ardından siyasete adım atan Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel gibi…
Yine Türel gibi Budak da mensubu olduğu partinin genel başkan yardımcılarından biri. Yani iktidarın Antalya’ya yakınlığının yanı sıra ana muhalefet partisinin üst düzey yöneticilerinden birinin Antalyalı olması da bu kentin şansıdır.
Antalya’yı TBMM’de temsil edenlerin kent sorunlarının çözümü noktasında kısır siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakıp ‘güç birliği’ yaptıklarını bir düşünün.
Ha bu olur mu, Antalya söz konusu olduğunda siyasetçiler ‘fanatizm’den vazgeçerler mi bunu bilmiyorum. Ancak kent sorunlarını sunmak üzere kendisini ziyaret eden ATSO heyetine, “Antalya’nın ve iş dünyasının sorunlarının aşılması benim için partiler üstü konulardır. Bu noktada tüm STK’lar ve milletvekilleri ile yoğun koordinasyon içerisinde çalışacağım” diyen Çetin Osman Budak, bu yöndeki niyetini alenen beyan ederek ilk adımı atmıştır. Bundan sonra yapılacak olan bu söylemi desteklemek ve tüm milletvekillerinden de aynı hassasiyeti beklemek olmalıdır.
Çünkü söz konusu Antalya ise gerisi teferruattır…
Sevgiyle kalın