‘..İnsanoğlunu sürekli aciz bırakan Allah’ın kelamı Kur’an. Öyle bir kelam ki, hiç kimse ‘son söz’ü veya ‘tek söz’ü söylemek yetkisi ve şansına sahip değil. Dolayısıyla yapılan tüm mealler, tüm tefsirler yıllardır tartışmaya açıktır/tartışılmalıdır da...’
Yukarıdaki paragraf, İslam dünyasında hakim genel bir görüşün özeti. Nitekim, FETÖ örgütünün Kur’an meallerine yönelik tahrifatlarını görünce bu görüşe katılmamak mümkün değil. Bu ülke üzerine oynanan oyunlar bir bir ortaya çıkarıldıkça FETÖ denilen ve sözüm ona ‘rahmani’ denilen yapının aslında ne kadar ‘şeytani’ olduğunu irkilerek görüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Haşhaşi’ benzetmesi yapması boşa değil. Adamlar büyük İslam alimlerinden Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur’an tefsirini dahi tahrif etmişler ve de bunu yıllarca örgütün yayın organı olan Zaman Gazetesi vasıtasıyla kupon karşılığı milyonlara dağıtmışlar…
Hamdi Yazır'ın ilk baskısı 1935 ile 1938 arasında dokuz cilt hâlinde Diyanet İşleri Reisliği tarafından yapılan ve daha sonraları defalarca basılan ‘Hak Dini Kur'an Dili’ isimli mealinde
“Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun" şeklinde yer alan ayeti, “Eğer bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun" şekline çevirerek Yahudi ve Hıristiyanlara yönlendirme yapmış alçaklar. Belki birçoğumuzun evinde de var olan bu meal aracılığıyla bilinçaltlarına bir şeyleri yerleştirmek istemişler anlaşılan. Ne acı ki bu skandal tahrifat birkaç yıl önce yapılmış olmasına rağmen yeni fark edildi.
Halbu ki, Kur'an'ın 16’ncı suresi olan Nahl'in 43’üncü ayeti Diyanet Vakfı'nın yayınladığı meâlde tam olarak şöyle; “Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun." Elmalılı Hamdi Yazır’ın orijinal eserinde de, “Senden evvel de resul olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız" şeklinde geçiyor…
Mealin bu şekilde değiştirilmesiyle birkaç amaca birden hizmet edildiği anlaşılıyor. Ancak en önemlisi; Kur'an'da neshedildiği yani lâğvedildiği/kaldırıldığı defalarca vurgulanmasına rağmen Tevrat ve İncil'in hükmü devam ediyormuş havası veriliyor olması...
Din adına milyonları peşine takan meczup, yüce dinimize nasıl büyük zararlar veriyor görüyor musunuz?
Dün yine bir haber dikkatimi çekti. Bediüzzaman Said Nursi’nin vekili olarak görülen ve hepsi kalp krizinden ölen 5 aliminin bu şüpheli ölümlerinin arkasında da FETÖ olabileceği ihtimali belirmiş. Fethullah Gülen denilen meczubun İslamiyet’i kullanarak Türkiye’de taban kazanmaya çalıştığı ve bunun önünde engel gördüğü diğer tüm dini cemaatlere cephe aldığı zaten öteden beri biliniyordu. FETÖ’nün Said Nursi’nin yaşayan 6 vekilini ölümle tehdit ettiği, ardından 5’inin şüpheli kalp krizleriyle öldüğünü iddia edenler de var. Bunlardan biri de AK Parti Isparta Milletvekili Sait Yüce. “Fetullah Gülen, kafasındaki menfur hedefe ulaşmak için Bediüzzaman Hazretleri’ni ve talebelerini engel gördü” diyen Yüce’ye göre
başta Kur’an-ı Kerim ve İslamiyet’i istismar eden FETÖ, Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur’unu tahrip ederek yayınlamaya çalışmış ve 17-25 Aralık sonrasında kendilerine tepki gösteren din alimlerini ölümle tehdit etmiş. Ardından da örgütün kendi sağlık kuruluşlarında tedavi amaçlı bulunan Said Nursi’nin 5 vekili şüpheli bir şekilde kalp krizinden hayatlarını kaybetmiş. Yüce’nin iddiaları oldukça çarpıcı. Yaşananları gördükten sonra ben artık bu örgütün her şeyi yapabileceğini düşünüyorum. Kaldı ki, Kur’an mealini bile gözünü kırpmadan tahrif edebilen bir yapının kendisine engel olarak gördüğü insanları öldürmesi işten bile değil.
Bu büyük belanın ortaya çıkmasına vesile olan milli iradeye, bu yüce millete bir kez daha teşekkür etmeliyiz…