Siyasetteki kayıkçı kavgası hiç bitmiyor, biteceğe de benzemiyor…
Şu sıralar gündemde olan konu malum, yenilenecek olan İstanbul seçimleri.
YSK’nın Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin 23 Haziran’da yenilenmesine yönelik kararını açıklamasının ardından iktidar ile muhalefet partileri arasındaki polemikler hız kazandı. Bir taraf ‘adalet yerini bulacak’ anlayışında, diğeri tam tersini savunuyor.
Birinin ‘belge/kanıt’ diye ortaya sürdüğüne öteki ‘düzmece/kumpas’ yakıştırması yapıyor. Vatandaşın kafası karmakarışık. Bilhassa parti fanatizminden uzak kitleler neye inanacağını bilemiyor. Bizim insanımız oldum olası kavga seyretmeyi sever ancak kavga edeni sevmez. Seçimde ortaya çıkan sonuçlar da bunun göstergesi.
AK Parti kaybetmedi, CHP de kazanmadı…
Yerel seçimlerin ‘genel seçim’ havasında gerçekleştiğini, bilhassa muhalefetin algı çalışmalarıyla buna zemin hazırladığı herkesçe malum. Nitekim birçok vatandaş sandığa, cebine bakarak gitti. Yani ülke ekonomisindeki olumsuzlukları, çarşıda/pazarda el yakan fiyatları, mutfaktaki yangını düşünerek oy verdi. Bunun bir yerel yönetim seçimi olduğunu, genel manada bir şeylerin değişmeyeceğini bilse bile ‘değişebilir’ umuduyla oy verdi. Geçmiş yıllarda yapılan bir araştırmada, vatandaşın siyasi tercihinde birinci etkenin ekonomi olduğu ortaya çıkmıştı. Dini değerler, ideolojiler önemli olsa da, sandığa giderken kişiyi etkileyen ilk faktör ekonomi. Örneğin kurulduğunun ertesi yıl iktidara gelen ve yaklaşık 18 yıldır iktidarda kalma başarısı gösteren AK Parti'ye insanlar, ‘bunlar Müslümanlara hizmet ediyor, eşlerinin başı da örtülü’ diye oy vermiyor. Araştırmalara göre AK Parti'nin oylarının sadece yüzde 20'si ideolojik.
Keza günümüzde Türkiye'deki kamplaşma da aslında ideolojik değil. Türkiye'de bir sosyal sınıf çatışması var. AK Parti, düşük gelirlilerin, düşük eğitimlilerin ve ezilenlerin partisi. Adında halk olan, sol ve sosyal demokrat söylemlerle politika yapan CHP ise burjuvazinin partisi…
CHP'ye oy veren dar gelirli insanlar da elbette vardır ancak son yıllarda CHP ağırlıklı olarak burjuvaziden, elitlerden oy alıyor. Mesela, 1970’li yıllarda İstanbul’da Zeytinburnu, Ümraniye gibi yerler solun kalesiydi. Sağ görüşlüler bu bölgelerde sokakta gezmeye dahi cesaret edemezdi. Şimdi ise AK Parti’ye oy çıkıyor.
Ne oldu, ne değişti? Burada yaşayan insanlar hidayete mi erdi, imana mı geldi?
Artık CHP'ye oy vermiyorlar. Vermiyorlar çünkü Türkiye'de sol yoksullara hitap etmekten vazgeçti. İşçi sınıfının ve yoksulların yaşadığı bölgelerden oy alamayan, zenginlerin, ‘Beyaz Türklerin’ yaşadığı yerlerde birinci parti olan CHP, ne sol ne de sosyal demokrat bir parti. Yeni liberal politikalar uygulayan parti, giderek işçi kitlelerden ve kent yoksullarından uzaklaştı, orta sınıflara yönelerek müteahhitler partisine dönüştü.
Hemen yakın çevrenizden başlayarak gözlemleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız…
Onun içindir ki, 2001’de kurulan AK Parti yaklaşık 18 yıldır tek başına iktidar, neredeyse 100 yıllık bir mazisi olan Cumhuriyet Halk Partisi, 1950’den bu yana (1 ay süren Bülent Ecevit Hükümeti hariç) tek başına iktidar olamıyor…