Hava kapalı…
Zaman zaman yağmur yağıyor…
İçim daralıyor…
Havadan değil elbet…
Güzel ülkemin üstündeki kara bulutlar içimi de karartıyor…
Dün yine acı bir haberle kavruldu yüreğimiz. Acının adresi bu kez Alanya’ydı.
Mardin Nusaybin'de, bebek katili PKK'lı canilerin yola döşediği bombanın patlaması sonucu şehit düşen Özel Harekatçı polis Coşkun Nazilli'nin baba ocağı Alanya’da olduğu için böyle diyorum. Yoksa kor ateş, vicdanı olan tüm yürekleri yaktı kavurdu…
Yurt dışında özel görevdeyken dilekçe verip ‘Beni Güneydoğu’ya gönderin’ diyen bir kahraman Coşkun Nazilli. Ama önce bir evlat, önce bir eş ve bir baba…
Biri 5, diğeri 10 yaşında iki çocuğu var geride bıraktığı.
Ne oluyor, niye bir bir toprağa düşüyor gencecik fidanlar ?..
Sorumluları kim ?..
Amaçları ne, ne istiyorlar ?..
Niye bu güzel ülkemi kana buluyorlar ?..
Kim bu kandan beslenen canavarlar ?..
Sorular, sorular, sorular…
Hepsi birden anlamını yitiriyor…
Öfkemiz kabardıkça kabarıyor…
Gözünü bu ülkenin kaynaklarına dikmiş şerefsizlere, onlardan daha şerefsiz piyonlarına yağdırdığımız lanetler de tatmin etmiyor artık…
Hele ‘siyaset yapıyoruz’ diye içimize sızdırılan hainler ve onların destekçilerine tükürmek, ‘döktüğünüz kanda boğulursunuz’ demek bile yetmiyor…
Vücuduna bağladığı bombayla onlarca masum insana kıyan bir cani için taziye çadırı kuran, taziyeye giden hainleri gazetede, televizyonda, TBMM çatısı altında görmeyi artık kaldıramıyorum.
Her şehit haberi geldiğinde, “İki taraftan da kimse ölmesin” diyerek timsah gözyaşı döken ihanet şebekesinin ‘barış’ söylemlerinden tiksiniyorum. Onlarla aynı ağızda buluşan sözde insan hakları savunucularından midem bulanıyor artık...
Hemen her terör eyleminden, her şehit haberinden sonra sosyal medyada, şurada burada ortaya fırlayıp ‘siyaset’ yapan, yaşanan trajedileri dahi kirli siyasetine alet eden zihniyete tahammül edemiyorum…
Sırf iktidarı yıpratmak adına neredeyse teröre, teröriste arka çıkan, ‘hırsızın hiç kabahati yok’ misali kan ve vahşetin tek sorumlusu olarak iktidarı gösteren mantığı anlamaya belleğim yetmiyor…
Dedim ya, içim daralıyor…
Ey kan baronları, bir kez daha sizi lanetliyorum…
Ve diyorum ki, döktüğünüz bu kan eninde sonunda sizi boğacak.
Kaçışınız yok…