Eskiden, her mahallenin, her köyün bir delisi vardı. Çocukluğumdan hatırlıyorum. Bizim mahallede de vardı. Olağandan iri vücut hatlarıyla ürkütücü görünse de tamamen zararsızdı. Ağzının kenarlarından akan salyaları yüzünden ‘Eşo’ lakabını takmıştık ona. Sokakta yakaladık mı etmediğimizi bırakmaz, bazen canını yaktığımız bile olurdu. Fakat o tüm hoyratlığımıza rağmen bize zarar vermezdi. Masumane bir bakışla elini açar para isterdi. Para veren olduğunda da sevinir, o kocaman ağzını açarak keyifle kahkaha atardı. Mahallemizin neşe kaynağıydı adeta. Sadece çocuklar değil tüm toplum severdi onları. Büyüklerimiz, “Aman ha sakın onlara kötü gözle bakmayın. Kimin Deli, kimin Veli olduğu belli olmaz” derlerdi. Bazılarıyla ilgili rivayetler de anlatılırdı. Bizim ‘Eşo’ gibi daha bir çoklarıyla karşılaştım çocukluk ve gençlik dönemimde. Şimdi şöyle etrafıma bakıyorum da, o sevimli, zararsız delilerin yerini öfkeli, nefret yüklü, yüzü gülmeyen ‘akıllı deliler’ almış. Artık her mahallenin bir delisi yok, her mahallenin belki ancak bir akıllısı var. Sanki biz hepimiz birer deli olmuşuz da, hatıralarımızda yer etmiş sevimli deliler bir kenara gizlenmiş gibi...
Mahallenin/köyün delilerinin yanı sıra nevi şahsına münhasır kişiler de olurdu çevremizde. Memleketim Erzurum’da böyleleri de çoktu. Bugün size böyle bir karakterden bahsedeceğim. Erzurumlu Tayyip İde. Bilinen/tanınan adıyla Teyyo Pehlivan…
Geçenlerde Erzurum’dan bir yakın dostum, arkadaşım Mükremin Aktaş sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla hatırlattı, kendine has tavırları ve konuşma tarzıyla küçükten büyüğe herkese kendini sevdiren bu karakteri. Teyyo Pehlivan, müthiş geniş hayal dünyası, hazır cevaplılığı ve olayları abartarak anlatmasıyla meşhurdu. Erzurum'un Pasinler (Hasankale) ilçesindendi. Gerçekte yaşamış gibi büyük bir ciddiyetle anlattığı hayali hikayelerini Erzurum’da olduğum dönemde ben de birçok kez bizzat dinleme şansına sahip olmuştum. Geçtiğimiz yıl merhum olan değerli arkadaşım, ağabeyim Sayıl Narmanlıoğlu ile sık sık Teyyo Pehlivan’ın takıldığı kahveye gider, o müthiş palavralarını dinlerdik. Yaşamı boyunca Pasinler ve Erzurum’dan çıkmadığı halde hayal dünyasında gitmediği yer yoktur Teyyo’nun. Dünyanın en zengin kişisi odur mesela. Dünya liderleriyle konuşur, pahalı otellerde kalır, lüks arabalara biner ve ünlü artistlerle düşer, kalkar. Teyyo'nun sanal bankasında milyarlarca doları vardır. Hatta, Amerikan Merkez Bankası, Teyyo Pehlivan'ın emrinde çalışır. Gardrobu çok zengindir. Yaptırdığı elbiselerden 444 takımını giymek nasip olmamıştır mesela… O, 80 küsur yıllık yaşamında kadın eli tutmamıştı. Ama yatak odasından kimler geçmemişti ki! Çünkü onun fantezileri çok lükstü. Liz Taylor, Sophia Loren, Marlyn Monreo, Grace Kelly, Lady Diana, Prenses Süreyya yıllarca onun peşinden koşmuştu. Sharon Stone 53’üncü karısı olmuştu. O çok namuslu bir insandı. Hasankale'den tanıdık bildik, konu komşu kızını nikahlayacak kadar namussuz değildi. Bu nedenle yabancılara meyil salmıştı. Alaska'dan Yağmur Ormanları'na Kanarya Adaları'ndan Yakutistan'a kadar onu tanımayan hatun yoktu.
İnancı uğruna büyük hizmetler vermişti. Yeniçeri Ağalığı sırasında kılıcının önünde kimler diz çökmemişti ki: Napolyon Bonapart, Hitler, Neron, Stalin, Mussolini, Konfiçyüs, Edison, Galile, Victor Hugo, Marks, Einsteine, Jirinovsky, Mozart, Churchill, Frankeştayn ve daha
niceleri onun kılıç zoru ile Müslüman olmuştu. Hatta ve hatta Aziz Nesin bile korku belasından nüfus kütüğüne ‘İslam’ ibaresini yazdırmıştı. Son zamanlarda hepsi rüyalarına giriyor. “Gardaş Allah senden razı olsun. Sen olmasaydın geberip gidecek, cünup ölecektik” diye şükran duygularını dile getiriyorlardı…
Ünü yedi düveli aşmıştı. Duvarda asılı kispetine el atınca, dünyadaki tüm pehlivanlar altına kaçırırdı. Biraz Zafer Pehlivan'dan çekinirdi, ama onunla da hiç karşılaşmamıştı. Kispetini giyer, yaz kış peşrev atar, bir türlü rakip bulamazdı. Bir gün, yani fi tarihinin birinde, cihan pehlivanı Koca Yusuf onunla güreşme gafletine düşmüştü. Hasankale'de yediği el ense ile havalanan Koca Yusuf’un koca bedeni Büyük Okyanus üzerinde uçuşmuştu. Rivayet olunur ki, Koca Yusuf şimdi ya bir balinanın karnında, ya da bir köpek balığının dişleri arasında saklanmıştır. Güreşte olduğu gibi boksta da rakip tanımazdı. Yabancılardan Muhammet Ali Clay, Mike Tyson, yerlilerden Cemal Kamacı ve Seyfi Tatar onun yüzünden boksu bırakmıştı. Rusların ünlü boksörü Alexander Medved küstahlığının cezasını çok feci çekmişti. Bizimkinden bir yumruk yiyen bu sefil, 9 katrilyon 99 trilyon 999 milyara kadar sayılmasına rağmen gözlerini açamamıştı. Uzun yıllar meczup, hatta ‘yalancı-palavracı’ gözü ile görülen Teyyo, hayatının son yıllarında medyatik oldu. Gazetelerde boy göstererek, bir anda kamuoyunun ilgi odağı haline geldi. Onu dinlerken rahmetli Sayıl abiye, “Teyyo’nun hayatı bir araştırma-tez konusu yapılmalı” diye sık sık söylerdim. 1999’da ölümünden sonra bilimsel bir kongrede tebliğ konusu edildi. Sonraki yıllarda Ege Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Hasan Köksal, Teyyo Pehlivan'ın hayallerini, yalanlarını bir bildiri konusu yaptı. Ne yazık ki bu bildiride, Teyyo'nun 'uydurmacılığı', 'yalancılık' olarak değerlendirildi. Teyyo paylaşımı yapan arkadaşım Mükremin Aktaş’ın belirttiğine göre Atatürk Üniversitesi'nden Şenol Kantarcı da pehlivanla ilgili bir araştırma hazırlamış ancak bazı engeller yüzünden bu çalışma hâlâ yayınlanamamış. Yazık. Böyle olmamalıydı. Teyyo’nun anlatımlarını ‘yalan, palavra, uydurma’ gibi yüzeysel değerlendirmek, hayatı boyunca Erzurum’dan çıkmamış birinin hayal dünyasının nasıl bu kadar renkli olabildiği sorusunu yanıtlamıyor çünkü.