Ekonomik ve toplumsal krizin gittikçe büyüdüğü günümüz Türkiye’sinin önündeki en büyük sorunlardan biri işsizlik. Daha doğrusu eğitimli işsiz sayısındaki artış…
TÜİK verilerine göre üniversite mezunu işsizlerin oranı, ülkenin genel işsizlik oranını dahi geçmiş durumda. 2018 verilerine göre ülkemiz genelinde işsizlik oranı yüzde 12.3 iken, üniversite mezunlarındaki işsizlik oranı yüzde 13.1 seviyesinde. Ayrıca mesleki ve teknik lise mezunlarındaki işsizlik oranı da geçen yıla göre yüzde 1.8 artmış.
Yani demem o ki, günümüzde artık iyi bir eğitim almış olmak ya da birçok diplomaya sahip olmak da iş sahibi olmaya yetmiyor. Bağımsız Sağlık-Sen'in raporu da bu acı tabloyu gözler önüne seriyor. Bağımsız Sağlık-Sen’in TÜİK’in 2018 Kasım ayı verilerine dayanarak hazırladığı raporuna göre, Türkiye'de 4 milyona ulaşan ve sayıları her geçen gün daha da artan işsizlerin yüzde 25’i üniversite mezunu. Rakamlar da gösteriyor ki, Türkiye'de her 4 işsizden 1'i üniversite mezunu…
Bu noktaya nasıl gelindiğini daha iyi kavramak açısından geçmişe şöyle bir göz atmamız gerekiyor. Türkiye’de 1973 yılında toplamda 12 üniversite vardı. Üniversite sayısı 1980’de 19’a, 1990’dan 2002’ye kadar 76’ya yükseldi. 2002-2012 arasında açılanlarla birlikte 168'e ulaşan üniversite sayısı günümüzde 206. Bunlardan 129’u devlet, 77’si vakıf üniversitesi.
YÖK tarafından açıklanan istatistiklere göre, Türkiye'de 2017-2018 öğretim yılı itibarıyla üniversitelerde 7 milyon 560 bin 371 öğrenci eğitim alıyor. Öğrencilerden 6 milyon 963 bin 903'ü devlet, 589 bin 307'si vakıf üniversitelerinde, 7 bin 161'i de vakıf meslek yüksekokullarında öğrenim görüyor. Ve her yıl bu sayı biraz daha artıyor. Tabi mezun olanlar da…
Her yıl yüz binlerce genç ‘yeni ve iyi’ bir hayata başlamak umuduyla mezun oluyor. Fakat maalesef ülkemizdeki eğitim sisteminin yanlışlarının bedelini de bu gençler ve aileleri ödüyor. Mezun olanların önemli bir bölümü ne eğitimini aldığı alanda, ne de başka bir sektörde iş bulamıyor. Somut örneklemek gerekirse; 2012 yılından bu yana İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden (İİBF) mezun olanların sayısı 1.5 milyona dayanmış durumda. Bunlardan 500 bine yakını ise hala işsiz ve her yıl işsizler kervanına on binlercesi katılıyor. Her yıl yarım milyona yakın İİBF mezunundan sadece 2 bini kamuda iş bulabilirken, özel sektör de iş vermiyor. Yine TÜİK verilerine baktığımızda okur yazar olmayanların, ilk veya ortaokul mezunu olanların daha kolay iş bulabildiğini görüyoruz. Bu durum, eğitim sistemindeki plansızlığı, çarpıklığı net bir şekilde ortaya koyuyor. Mezun sayısını kamu ve özel sektördeki ihtiyaçtan kat kat fazla olması bu sonucu doğuruyor.
Durumun vehameti her geçen gün biraz daha artıyor. Yıllarca eğitim gördükten sonra karşılaştıkları çıkmaz nedeniyle bunalıma giren gençlerin, ailelerin sayısı çoğalıyor. Bu acı tabloya bir an evvel son verilmesi ülkemizin geleceği açısından hayati önem taşıyor. Her ilde asgari bir üniversite açılması, ülkemizin eğitim seviyesinin yukarılara taşınması, eğitimli genç nüfus oranının artırılması elbette güzel ancak hangi fakülteye kaç öğrenci alınması mutlaka arz-talep dengesi gözetilerek belirlenmeli. Kamu ve özel sektörün ihtiyaçları dikkate alınmalı. Mevcut işsiz ordusunu eritebilmek için üretim politikaları gözden geçirilmeli, yeni iş ve istihdam alanları oluşturulmalı. Devlet elbette ki tüm üniversite mezunlarına iş veremez ancak en azından özel sektörü bu anlamda teşvik etmeli.