Kuzey Makedonya’nın en büyük ikinci şehri Manastır'dayız. Suat Emin mihmandarlığında tarihi kenti yaşıyoruz. Makedonya’nın her şehrini bırakın her dağında, her sokağında ayrı bir vurgun yiyorum. Bu kadar bize ait, bu kadar bizim olan ama dünümüzde kalan bu coğrafyayı mümkün olsa da bavuluma koyup Anavatan Türkiye’ye taşısam…
Saat kulesinin üzerine koydukları çan kaybedilen Balkanları ifade ederken, her dağın zirvesine diktikleri haçlarla Müslümanlara buradaki ifade ile Türklere egemenliklerini ilan ediyor.
Buralarda ne kadar da az olduğumuzu / azaldığımızı hatta azaltıldığımızı fark ediyorum.
Saat kulesine dönersem, devşirme ve metazori uygulamasıyla göze batarken hemen yanındaki minareye takılıyor gözlerim. Huzur buluyorum.
Mustafa Kemal Atatürk’ün de askeri eğitimini aldığı Manastır Askeri İdadisinin (1896-1898) önündeyiz. Hatıralar içerisine bir fotoğraf karesi daha ekliyoruz, İttihat ve Terakkinin merkezinden…
Manastır diğer ismi ile / Bitola gezimizin temel amacı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim gördüğü Manastır Askeri İdadisi’ni ziyaret etmekti. Bu yüzden gezimizin merkezini bu bina oluşturuyor.
Günümüzde müze olarak kullanılan okulun ikinci katında Mustafa Kemal Atatürk için ayrılmış bir bölüm vardır. Yolu buraya düşenler için bir detay bilgisi paylaşayım, Elveda Rumeli dizisi burada çekilmiştir.
Müzenin hemen karşısında oldukça büyük bir City Park yani Şehir Parkı var. Müzeden çıktıktan sonra burada yürüyüş yapabilirsiniz. Küçük bir şehir için gayet büyük olan bu parkın huzur veren bir tarafı var.
İshak Çelebi Camii’nde kıyama durmak ruhum ve tarihim açısından kıymetliydi. Nice padişahın kıyama durduğu bu mekanda Alemlerin rabbine kulluk, bize bahşedilen bir lütuftu.
Biraz da yemekleri konuşalım:
Genel olarak Balkanlarda et ve özellikle köfte çok ama çok lezzetli. Döndüğünüzde sohbetlerinizin en önemli konu başlıklarından bir tanesinin yemekler olacağına eminim.
Favorim Tavçe gravçe (Kuru fasulye). Güveçte servis edilen ve üzerine Balkan köftesi konulan bu lezzet beni mutlu ediyor. Yöresel salataları Şopska salatası gerçekten şaşırtıcı. Makedon Türklerin ifadesi ile Kebap yani Balkan usulü köfte mutlaka tatmanız gerekendir. Ekmekleri için şunu söyleyebilirim: Yiyelim doyalım sonra acıkıp tekrar tekrar ekmek yiyelim. Bu topraklara özgü acı biberlerden yemenizi, özellikle Ayvar yemenizi öneririm.
Sabah kahvaltısı için çorba içebilirsiniz. İşkembe ve Dana çorba seçeneğinden damağınıza uygun lezzeti seçebilirsiniz. Çorbaları sebzeli çorba kıvamında. Dana çorbasını tatsam da Balkanlar’da böreksiz kahvaltı olmaz diyerek Türk çarşısının girişindeki eski küçük dükkana doğru yürüyoruz. Simit / poğaça ısrarla tavsiyemdir. İnanın bu bildiğiniz simit / poğaçadan çok farklı. Börekler, börekler… sırf bu lezzetler için bu coğrafyaya tekrar gelebilirim.
Ve tatlı :)) Trilice diyor ve susuyorum. Susamıyorum tatlının anavatanı hatta iddiamı daha ileriye taşıyorum. Avrupa’nın tatlıcıları Makedon Türklerdir.
Makedonya’ya ait armutlu gazoz olan Strumka’yı deneme fırsatım olmadı ikinci programıma not aldım siz gidince mutlaka deneyin.
Makedonya Üsküp Müslüman Arnavut milliyetçiliğin kalesidir. bu tarihte de böyleydi