Kim bilir belki hepimizin başına gelmiştir, yaşamadan, hissetmeden, tecrübe etmeden bayılırız ahkâm kesmeye. İşin içine girmeden, ön yargılardan süzülemeyen düşüncelerle atıp tutmaya... Küçükken kardeşimle beni öğlen uykusuna yatırırken annem, yanımıza radyoyu açık bırakır, radyo dinleyerek uyur, radyo dinleyerek uyanırdık... Bu durum zamanla alışkanlık haline dönüştü; okul yıllarında ders çalışırken, evde temizlik yaparken radyom hep yanımdaydı. İktisat fakültesi mezunu olmama rağmen, hayatın cilvesi, radyoculuğu meslek olarak seçmeme neden olmuştur.
Bugün yazımda size mesleğimden bahsetmek istiyorum: Sanıldığı ve algılandığı gibi kolay değildir görmediğiniz bir topluluğa hitap etmek, onlarla kimi zaman sohbet etmek, kimi zaman, kültür-sanat haberlerini aktarmak, kimi zaman sağlık, hukuk vb gibi konularda yapılan sohbetleri aktarmak, sunmak. Emekliliğin keyfini sürdüğüm bugünlere ulaşmak için mesleğimle ilgili çok zorlu süreçler yaşadığımı ve hatırı sayılır düzeyde eğitim aldığımı belirtmeliyim.
Telefonla konuşurken sesinizin hoş çıkmasıyla, radyoda mikrofondan milyonlara seslenmenin aynı şey olmadığını, arkadaşlarla konuşmakla mikrofon karşısında konuşmanın aynı şekilde olmadığının bilinmesi gerekli.
Radyo aynı zamanda bir “zor zaman iletişim aracı”dır. Ama radyoculuğun değerinin anlaşılması için illa savaş, deprem gibi felaketlerin yaşanması gerekmediğini söylemeliyim.
Mesleğimin belli bir döneminde; televizyonla da tanışıp, televizyonculuğun da ayrı bir emek ve özen istediğinin altını çizmek istiyorum. Ama illaki bir seçim yap denilirse, benim gözümde RADYOM, bambaşkadır. Radyoyla televizyonu mukayese ettiğimde radyonun daha gizem dolu ve daha sürekli çalışmayı sağlayacak, daha güvenli bir iş kolu olduğunu, insanların birbirini görmeden de iletişimin etkili olduğunu fark ettim.
Radyoda insanlar sizi şeklen tanımıyorlar ve bir kanaat sahibi oluyorlar. Bizlere kendilerince kimlikler ve tipler hayal ediyorlar… Mesela; “sert, gözlüklü, zayıf, yaşlı, kel, uzun boylu, siyah saçlı, kilolu” gibi tahminlerde bulunuyorlar. Sonunda bizi aileden biri gibi görmeye başlıyorlar.
Radyoculuk bir tutkudur; mikrofonun karşısına geçip konuşmaya başladığınızda sizi dinleyenlerle bir bütün olursunuz. Radyo Programcısı olmak demek, radyoyu, konuşmayı ve insanları sevmek demektir. Radyoculuk tutkudur, kimi zaman acılarınızı da içinize gömebilir, kimselere belli etmeden gözyaşlarınızı akıtsanız da neşe içerisinde programınızı sunmak zorunda da kalabilirsiniz. Dinleyicilerin keyifli dakikalar yaşayabilmesi için bu bir mecburiyettir.
Tarihte radyo, tüm dünya ile iletişimi mümkün kılan en önemli araçlardan biriydi. Televizyonun olmadığı dönemlerde, o yılların gençleri çok iyi anımsayacaklardır. ”Radyo Yılları” tarihin unutulmaz dönemleriydi. Son yıllarda ise radyo görsel medyadan sonra arka planda gibi görünüyor. Fakat hala sihrini korumaya devam ediyor. Kimileri basın ulaşım kartı verirken basının bir kolu olarak saymasa, meslek olarak kabul etmese ve benimsemese de…
Sizlerle paylaştığım duygularımın sonunda; samimiyetimle itiraf ediyorum ki; mesleğimi seviyorum. Radyomu seviyorum.
İlk gençlik yıllarımda, radyo Tiyatrosunu ve Arkası Yarınları hiç kaçırmazdım. Güzel günlerdi.
Ellerine yüreğine sağlık çok da güzel anlatmışsın. Bende düzenli radyo dinleyici birisi olarak çok beğendim. Zaten benim çocukluğum radyo dinleyerek geçti. Hala mutfakta iş yaparken, ev temizlerken mutlaka ilk işim radyoyu açmak olur. O bana arkadaş oluyor işlerimi yaparken.Bazı zaman beni alır çocukluğuma götürür. Arkası yarınlara ve radyo tyatrosu dinlediğim zamanlara. Gençliğimde ki türküleri hatırlatır. İyi ki bu mesleği seçmişsin canım arkadaşım . Tekrar ellerine yüreğine sağlık.
Ellerine yüreğine sağlık çok da güzel anlatmışsın. Bende düzenli radyo dinleyici birisi olarak çok beğendim. Zaten benim çocukluğum radyo dinleyerek geçti. Hala mutfakta iş yaparken, ev temizlerken mutlaka ilk işim radyoyu açmak olur. O bana arkadaş oluyor işlerimi yaparken.Bazı zaman beni alır çocukluğuma götürür. Arkası yarınlara ve radyo tyatrosu dinlediğim zamanlara. Gençliğimde ki türküleri hatırlatır. İyi ki bu mesleği seçmişsin canım arkadaşım . Tekrar ellerine yüreğine sağlık.
Mükemmel bir şekilde duygularıma tercüman oldunuz..O radyolu günleri ne güzel anlatmışsınız..Bizim zamanımızda da radyo candı..O piyesler,sohbetler güzel bir nostaljioldu benim için yazınız..Önemli olan mesleğini sevmek ve işinden haz almak..
Duygularınızı dökülen her kelimede içtenlikle ifade etmişsiniz Mürüvet Hanım. Kutlarım. Radyoda o güzel sesinizle özenli program kalitenizle yeniden dinlemeyi çok isteriz. Selam ve sevgilerimle.