Uzunca bir süredir düşünüyorum; ‘’bu yaşıma geldim, hala bazı insanları anlayamıyorum’’ diye... Bazıları hayata bakışımı ve yerine oturtmak için yoğun çaba sarf ettiğim kavramlarımı yeniden düşünmeme neden oluyor, her şeyi fazlasıyla sorguluyorum şu aralar... Mesela; sevgi neydi, dostluk neydi, vefa nasıldı…?
Arada-sırada, arayıp soran eski bir tanıdık için ‘dost' diyebiliyorsak, zor zamanlarımızda omzuna başımızı yasladığımızın adı ne ola ki? Evimizde konuk edip ağırladığımız, sımsıcak yuvamızın kapılarını açıp misafir etiğimiz, aynı sofraya oturduğumuz, belki bir tabaktan salata ya da tatlı yediğimiz insana ne demeliydi ki?
İnsanoğlu çiğ süt emmiş belki de nankörlüğünün nedeni buradan kaynaklanıyor. Ama her şeye rağmen dostluk kavramı bu kadar ucuz olmamalı. Bir gün dönüp bakacağız ki, geçmiş, yüreğimizde batan bir ok gibi oflaya oflaya yerini almış olacak. Hatalarımızla kusurlarımızla biz; insanlığımızla varız. Hataları kusurları bilmek eksiklikleri görmek de bir erdem elbette... Yoksaaaa.... Şarkılarda da söylendiği gibi, ‘’her şey mal mülk her şey para’’ mı?
Şu dünyada iki gözümden değerli, sahip olduğum tek varlığım, biriciğim, kızım. Çalışan bir anne olarak bebekliğinde ve çocukluk yıllarında pek ilgilenme fırsatı bulamadığım, evcilik oynar gibi toplamda birkaç saat zaman geçirip büyüdüğünün farkına varamadığım kuzum... İnanır mısınız çoğu zaman evde kardeşim gibi gördüğüm yavrum, itiraf edeyim ki; benden daha olgun bir insan olarak yetişti. Rahmetli annem, babam ve amcamın onun üzerindeki hakkını asla ödeyemem. Yaşam ne kadar tuhaf değil mi.. Bizim için birincil önemde olanlar yüzünden esas değerlerimiz avucumuzdan kayıp gidiveriyor. O an farkına varamıyoruz. Ben mutlu bir şekilde severek mesleğimi ifa ederken kızımın bebeklik ve çocukluk yıllarında yanında olamadım.. Aslında ihmal ettiklerim, nasıl olsa yaparım, görüşürüm, konuşurum dediklerime, ertelediğim şeylere zaman faktörü araya girdikten sonra ulaşamamak öyle acı ki...
Bazen içimdeki ses; "amaaannn.. yalan dünya.. boşveer.." dese de, kırılsam da, sevsem de, nefret etsem de, ben ne yazık ki boş veremiyorum. Boş vermek bana göre değil çünkü. Boş verdiğim zaman hayatımın o bölümü bomboş kalmış oluyor. Oysa ben nedenini niçinini öğrenip bir sonuca bağlamalıyım.
Ben hala ''sevgi neydi.. dostluk neydi.. vefa nasıldı.. sadakat neydi" diye düşünürken; kafamı saklandığım kumdan çıkartıp bir de bakıyorum ki birçok değer geçmişte, anılardaki yerini almış bana el sallıyorlar....
Tebrikler canım. Kalemine sağlık.
Ne güzel anlatmışsın duygularını canim, biz çalışan anneler çocuğumuzun ne zaman büyüdüğünü anlayamadık bile. Hep birşeylere yetişmeye çalıştık "sevgi neydi, sevgi emekti". Emeksiz birşey olmuyor. Sağlıcakla kal.
Çalışan annelerin ve çocuklarının kaderi bu Mürüvvetcim senin şansın arkanda torunlarını çok seven ailen vardı biz gurbet ellerde kreşlerde bakıcı teyzelerle büyttük çocuklarımızı ama gurur duyuyorumki aklı başında bilinçli çocuklarımız oldu onlarla gurur duyalım
Yüreği sevgi dolu arkadaşım yüreğine kalemine sağlık yine döktürmüşsün
Her zaman ki gibi keyifle okudum su gibi aktı teşekkürler yüreğine sağlık
Tebrikler arkadaşım. ... Senin nezdinde bütün emekçi kadınları kutluyorum, Annelik ne yüce bir duygu olmalı ki, Tanrının yer yüzündeki aksi diye düşünüyorum, Ve onları gönülden alkışlıyorum....
Zaman o kadar hızlı geçiyor ki, çocuklarımız ne zaman büyüdü biz ne zaman yaşlandık farkına varamıyoruz. Buna da hayat gailesi deniliyor.
Sosyal medya yoğun olarak kullanıldığı için, ister istemez yakınlarımızı ordan takip ediyoruz. Zaman o kadar hızlı geçiyor ki, çocuklarımız ne zaman büyüdü, biz ne zaman yaşlandık farkına varamıyoruz. Buna da maalesef hayat gailesi deniliyor.
Merhaba arkadaşım. Söyleyen yüreğini yazan kalemini alkışlıyorum. Güzel günlerde buluşmak umuduyla selam ve sevgilerimle ...