Geçtiğimiz aylarda “Hiç üşenmiyor musun her hafta yazmaya?” diye sormuştu bir meslektaşım. Gerçekten de akademik çalışmaların yanı sıra 10 yılı aşkın bir zamandır her hafta yazmayı sürdürmesi için bir akademisyeni motive eden şey ne olabilir?
Tolstoy’un oldukça kalın olan ‘Bilgelik Günlüğü’ kitabı ilginç bir tavsiye ile başlıyor:
“Sahiden iyi ve gerekli olan az şey bilmek, dolaylı ve gereksiz birçok şey bilmekten daha iyidir.”
Yazar bu görüşünü Emerson, Locke, Thoreau, Seneca ve Schopenhauer’den alıntıladığı “insanların kafalarının bulanmaması için ‘iyi kitaplar’ dışındaki eserleri okumamaları” yönünde ifadelerle destekliyor.
Baillet ve Diderot, matbaa’nın icadından sonra artan kitap sayısı konusunda memnuniyetsizliklerini ifade ederken çok fazla kitabın arasında iyi bilginin yer aldığı doğru kitaplara ulaşmanın zorlaşacağını ifade ediyorlardı. Tolstoy’un atıfta bulunduğu Seneca ve Schopenhauer ise fazla kitap okumanın kafa karıştıracağını, bu yüzden sadece bilinen iyi kitapların okunması gerektiğini savunurken, Thoreau’nun “Öncelikle en iyi kitapları okuyun, yoksa onları asla okuyamazsınız.” ifadesi esasen hep aynı noktaya işaret ediyor:
“Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder”
Kısacası, iyi bilgiye ulaşmak her çağın problemi. İnternet’in olmadığı 80’li ve 90’lı yıllarda bilgiye ulaşılabilecek en kapsamlı kaynaklarımız ansiklopedilerdi. O yıllarda farklı alanlarda uzmanlaşmış ansiklopedilerin yaygınlık kazanması da bu yüzdendir. Sahaflara yolunuz düşerse ansiklopedilerin bulunduğu raflara bir göz atmanızı tavsiye ederim. Larousse gibi klasik ansiklopedilerin yanı sıra müzikten edebiyata, bilimden dine, sağlıktan spora kadar her alanda ciltler dolusu farklı ansiklopedilere rastlayacaksınız. Peki nasıl oldu da bu kadar ansiklopedi bir anda ihtiyaç olmaktan çıktı?
Stefan Zweig otobiyografik eseri ‘Dünün Dünyası’nda, lise yıllarında kendisine hiçbir değer katmayan eğitim sistemine rağmen kişisel gelişimini cafe’lerde okuduğu dergilere borçlu olduğunu anlatır. Gazete ve dergiler geçtiğimiz yüzyılda güncel bilgiye ulaşılabilen en önemli kaynaklardı. Ardından radyo ve televizyon gibi sesli ve görüntülü bilgi kaynaklarından yararlanarak daha hızlı ve daha güncel bilgilere ulaşmaya başladı insanoğlu.
Elbette bilginin kolay yayıldığı mecralarda kötü bilginin de hızla yayılması ya da propaganda amacıyla paylaşılması da kaçınılmazdır. Örneğin, Orwell, bir eserinde II. Dünya Savaşı yıllarında radyo ve gazetelerin devletler tarafından kullanılan en önemli dezenformasyon aracı olduğunu anlatır.
Günümüzde ise İnternet’in kutsal bilgi kaynağımız haline gelmesi sonucunda dijital dünyanın sorunu haline gelen bilgi kirliliği iyi bilginin önemini daha da belirgin hale getirdi. Özellikle de sosyal ağlarda kullanıcılar kötü bilgi ile beslenmeyi sürdürdükçe onlara iyi bilgiyi ulaştırmak neredeyse imkânsız bir hâl alıyor.
Günümüzün bu ciddi sorununu ‘geçicilik’ kavramı ile özetledi bir meslektaşım önceki gün bir toplantıda. Antik çağda Platon’un ya da geçen asır Tolstoy’un kaleme aldığı eserler günümüzde halen okunabiliyor iken İnternet çağında kaleme alınan bilgiler kısa bir sürede anlamsız ya da sıradan hale gelebiliyor. Örneğin, bundan bir yıl öncesinde bile yapay zekâ hakkında yazılan ve bizlere çok ilginç gelen bilgilerin çoğu şu anda hiçbir anlam ifade etmiyor çünkü yapay zekâ kısa bir süre içinde hayatımızın bir parçası haline gelmeyi başardı.
Böyle bir çağda gelecekte de okunabilecek referans eserleri bırakmak gerçekten zor. Çünkü teknoloji sadece kendisini değil, ekonomiyi, toplumu, tüketimi, iş dünyasını, kısaca her şeyi ciddi anlamda etkiliyor. Artık iyi bilgilerin İnternet ortamında ulaşılabilen, kısa paylaşımlardan oluşması gerekiyor. Çünkü sizin yerinize her an kötü bilgiyi sunan yeterince alternatifiniz mevcut.
Yazının başında sorduğum soruya dönersek, on yılı aşkın bir süredir her hafta düzenli olarak yazmaya çalışma sebebim İnternet’te popüler olan kötü bilgiye karşı elimden geldiğince iyi bilgiyi paylaşabilme çabalarından kaynaklanıyor. Gücüm yettiği sürece de bütün çabalarım bu yönde olacak.
Yeni yılın güzellikleri beraberinde getirmesi dileklerimle…