Geçtiğimiz yıllarda Oxford Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Robin Dunbar’ın insan ilişkilerine ilişkin ilginç araştırma bulguları medyada epey ilgi odağı olmuştu. Özetlemek gerekirse, Prof. Dunbar, sosyal hayatımızda anlamlı bir şekilde etkileşim kurabileceğimiz insan sayısının bir sınırı olduğu sonucuna ulaştığı araştırma bulgularını esas alarak, “insanların doğal olarak istikrarlı ilişkiler kurabildiği insan sayısının 150 civarında olduğunu ve bu sayının yalnızca gelişmiş toplumlarda değil aynı zamanda birçok farklı modern avcı-toplayıcı toplumlarda da geçerli olduğunu” ifade ediyordu.
Bu 150 kişi arasında derin duygusal ilişkiler kurabileceğimiz insan sayısının ise yalnızca 5 kişi civarında olduğunu da ifade eden Dunbar’ın bu bulguları esasen insan beyninin düşünce merkezi olarak kabul edilen neokorteks’in işlem kapasitesinin sınırlarını çizmesi açısından önem taşıyor.
Her ne kadar Dunbar’ın çalışmaları medyada oldukça ilgi uyandırmış olsa da, bu bulguların sosyal ağlar açısından da geçerli olduğuna ilişkin araştırmalar çok fazla gündeme gelemedi. Oysa Dunbar da dahil olmak üzere farklı araştırmacılar tarafından yapılan çalışmalar, sosyal ağlarda da istikrarlı etkileşim sağlayabileceğimiz kişi sayısının gerçek hayatta olduğu gibi 150’yi geçmediğini gösteriyor.
Her ne kadar pek çok kullanıcı sosyal ağlarda takipleşilen kişi sayısının yüksek olmasını bir prestij gibi görebilse de, esasen etkili iletişim açısından sosyal ağlarda 150’nin üzerinde kişi ile gerçek anlamda takipleşme ve etkileşimde bulunabilmek için yaşantımızdan ciddi özverilerde bulunmak gerekiyor. Diğer bir ifade ile uyku, çalışma, dinlenme ve diğer pek çok şeyden fedakârlık etmeden çevrimiçi istikrarlı ilişkiler kurabilmek mümkün görülmüyor.
O yüzden de, sosyal ağlarda şöhret sahibi olma, bu platformlarda sosyal sermaye olanaklarından yararlanma, PR, pazarlama vb. çoğunlukla ticari anlamda beklentileri olmayan sıradan kullanıcılar için çok sayıda kişi ile takipleşmek çok fazla anlam ifade etmiyor.
İnsan ömrünün kısa. Yaşadığımız her anın değerli olduğunu ve bir daha geri getirilemeyeceğini, değer verdiğimiz insanlarla paylaşabileceğimiz en önemli şeylerden birisinin onlara ayıracağımız zaman olduğunu unutmamamız gerekiyor.