Uzun bir zaman önce tamamen kapatmıştım Facebook hesabımı. Geçtiğimiz haftalarda köşe yazılarımı eşzamanlı olarak sosyal platformlarda paylaşmak amacıyla yeni bir hesap açarak geri döndüğümde Facebook uygulamasının zaman içerisinde epey geliştirildiğini fark ettim.
Grubun diğer uygulamaları ile entegre bir çerçevede ciddi anlamda bir sosyal ticaret platformuna dönen Facebook’ta değişmeyen tek şeyin ise kullanıcı profili olduğunu söylemekte sakınca görmüyorum.
Facebook’u terk ettiğim dönemde, platformda Roma Yönetmeliği ile ilişkilendirilerek profillerde paylaşılması durumunda kullanıcılara ait kişisel verileri koruduğu iddia edilen aptalca hazırlanmış bir metin ciddi anlamda rağbet görüyordu. Döndüğümde ise bu metnin yerini “Resmileşti, sabah 6:39’da imzalandı, televizyonda bile çıktı” cümlesi ile başlayan çok daha aptalca bir başka paylaşım almıştı!
Yukarıda da belirttiğim gibi, birinci nesil sosyal ağ uygulamalarının son temsilcisi olan Facebook’un halen ayakta kalmasını sağlayan en önemli unsurların başında mevcut kullanıcıların platforma olan koşulsuz sadakati geliyor.
Durumu dramatize ederek açıklamak belki daha eğlenceli olabilir. Teşbihte hata olmaz diyerek, Facebook’u gerçek hayatta sosyalleştiğimiz mekânlarından birisi ile özdeşleştirmek gerekse, sanırım en güzel benzetmenin küçük bir kasaba kıraathanesi olacağını söyleyebilirim.
Özellikle hafta sonları, orta yaş üzeri kasaba sakinlerinin bir araya geldiği bir sosyal tesis olarak da hayal edebileceğimiz kalabalık bir mekân düşünelim. İçeridekilerin kimisi bir yandan duvardaki televizyonda yayınlanan haber ve belgesel programlarını izlerken, bir yandan da diğerlerine bu yayınlar hakkında çoğunluğu kulaktan dolma bilgilere dayanan yorumlarda bulunuyorlar. Bunun sonucunda da sık sık ciddi tartışmalara şahit oluyorsunuz bu mekânda.
Bazı masalarda ise ekonomi ve siyasete dair tamamen tarafgir paylaşım ve tartışmalar hararetle devam ediyor. İçeride kimsenin tanımadığı bir yabancı müşteri ise oturduğu masadakilere diğer kasabanın kahvehanesinde duyduğunu iddia ettiği asılsız bilgileri ballandıra ballandıra anlatırken, muhtemelen bu bilgileri zihnine not eden pek çok kişi ilerleyen günlerde doğruluğunu araştırma zahmetine bile girmeden birbirlerine aktarmakta sakınca görmeyecekler.
İşte Facebook benim gözümde böyle bir platform olarak canlanıyor. Gençlerin sosyal ağlardan beklentilerinin farklı olması sebebiyle Facebook’ta çok fazla gence rastlamak mümkün olmuyor. Elbette gençlerin egemen olduğu diğer pek çok sosyal ağda da durumun da çok daha iç açıcı olduğunu düşünmüyorum. Diğer platformları da arzu ederseniz sonraki yazılarda dramatize edelim…