Yazacaklarım gerçek hayatta yaşanmış bir olaydır.
Sizinle paylaşmak istedim.
Zira bu yazının öğretmenler üzerinde oluşan olumsuz havanın dağılmasına yardımcı olacağını düşünüyorum. Okuduktan sonra çocuklarınızı emanet ettiğiniz ve eğiten öğretmenler hakkında yeniden oturup düşünmenizi rica edeceğim.
İlkokul birinci sınıfa giden bir kız öğrencinin fazla dikkatli olmadığını görür öğretmeni. Okulun ilk günlerinin verdiği acemiliktir diye düşünür. Ancak öğrencideki dikkat bozukluğu uzun süre devam eder. Ayrıca minik öğrenci söylenenleri de aklında tutamaz. Yani algılama zorluğu çeker. Öğretmen öğrencinin velisini okula çağırır ve yaşananları anlatır. Çocuğun bir hastaneye götürülüp doktora göstermelerini önerir. Ancak bunu hakaret sayan aile hastane yerine İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gideceğini söyleyerek okuldan öfkeyle uzaklaşır. Yaşanan bu olaydan bir hafta sonra minik kız çocuğu okulda aniden fenalaşır. Mosmor öğrenci acil olarak hastaneye kaldırılır. Yapılan muayenede çocuğun Multiple Skleroz (MS) hastalığına yakalanma riskiyle karşı karşıya olduğu anlaşılır. Her şeye rağmen erken tanı çocuğun MS hastası olmasını engeller. Tabi bunun için öğrencinin ailesi bir ev parası harcamak zorunda kalır. Çocuk kurtulunca keyifleri yerine gelir ve “Cana geleceğine mala gelsin” diyerek kendilerini teselli ederler. Sonrasında minik öğrencinin öğretmenine büyük haksızlık ettiklerini anlarlar. Hemen okula gidip öğretmenden özür dilerler. İki kelimeden biri “Lütfen bizi affedin” olur. Öğretmen yaşananları yaşanmamış kabul ederek aileye küskün olmadığını belirtir.
Evet, sevgili okurlar. Dile getirdiğim konu tamamen gerçek hayata yaşanmış bir olay. Bu olay bize öğretmenlerin de bir baba, bir anne olduğunu göstermeye yeter sanırım. Öğretmenler için iyi düşünmeyen ve öğrenciye kızdığı an tepki veren aileler yaşanan bu olaydan sonra sanırım fikirlerini değiştireceklerdir.
Peki, minik öğrenciye öğretmeninin uyarısına rağmen gerekli hassasiyeti göstermeye aile, kötü sonuçlar olmuş olsaydı nasıl davranacaktı. Emin olun ki şimdi vicdan azabı çekiyor olacaklardı. Bu vicdan azabı onlarla mezara kadar gidecekti. O nedenle sizden ricam bir daha oturup çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin durumunu gözden geçirin. Geçirdiğinizde eminim ki onlara haksızlık ettiğinizi anlayacaksınız. Ha bu arada bütün öğretmenlerin de sütten çıkmış ak kaşık olduğunu iddia etmiyorum. Her meslekte olduğu gibi mutlaka öğretmenlik mesleğinde de çürük elmalar vardır. Ben kurunun yanında yaş yanmasın istiyorum.